16 Ekim 2016 Pazar

SULARDAKİ TEHLİKE --> FLORÜR


Florür aslında doğada olan bir mineral ancak insan sağlığını olumsuz etkileyen mineral.Bizler florüre diş macunları, ilaçlar, pestisitler, içecekler ve sular yoluyla maruz kalıyoruz. Florür genellikle sulara ve kullandığımız diş macunlarına diş çürümesini engellemek için ekleniyor. Ancak florür sandığımız kadar masum bir kimyasal değil. Hatta tarihçesini okuyunca ister istemez, evdeki diş macununuza bakışınız bile bir anda değişebilir.
I. Dünya Savaşı sırasında Almanlar ve Ruslar, Farben adlı şirketin ürettği florürü hapistekileri daha ‘etkisiz ve aptal‘ yapmak için içme sularına katıyormuş. Florürün beynin belli bir bölgesine tahribat yaparak kişileri mücadele anında daha az aktif hale getirdiği tespit edilince bir kimyasal silah olarak kullanılmış. Halen günümüzde bilinen sakinleştirici ilaçların %25’i florür içermektedir. Dahası II. Dünya Savaşı sırasında florür nükleer silah yapımı için kullanılmış. Tabii bütün bunlara değinirken, her kimyasalın arkasında olduğu gibi, florürün arkasındaki lobi kaynağının gücünü de unutmamak lazım. Bir zamanlar dünyanın en büyük florür üreticisi olan AlcoaDow ChemicalDupont ve Kellogg bütün olayın başını çeken Farben’la bir anlaşma imzalayarak florürün yaygınlaşması için çalışmışlar. 
Peki neden florür?  Çünkü florür kullanıldığında direk epifiz bezine gider ve emilir. Epifiz bezinin kireçlenmesini sağlar. Zekayı azaltır. İsteksizlik verir. Emirlere itaat etmeye elverişli yapar. İnsanı robota dönüşü kolaylaştırır.  Hatırlayalım zuhruf suresi 54. ayeti
FİRAVUN KAVMİNİ APTALLAŞTIRDI ONLARDA FİRAVUNA İTAAT ETTİLER. 
Çin, Avusturya, Belçika, Finlandiya, Danimarka, Norveç, İsveç, Hollanda, Macaristan ve Japonya gibi bazı ülkelerde suya florür katılması yasak. Türkiye' deki sularda florür mevcut ve üst düzeyde... Sadece sularda da değil diş macunlarında, hazır bebek mamalarında, hazır çorbalarda, gazlı içeceklerde, tavuk bulyonda, hazır meyve sularında bulunmakta... 
İnsan sağlığına zararları  
1. Biyobirikim
Biyobirikim, belirli bir kimyasalın vücutta birikme eğilimine verilen teknik isim. Florür, biyobirikimli kimyasalların arasında. Sağlıklı bir kişi, her gün aldığı florürün %50 – 60’ını idrar yoluyla vücudundan atıyor. Geri kalanıysa kemiklerde ve beyinde birikiyor. Bebek ve çocuklarsa aldıkları florürün sadece %20’sini vücuttan atabiliyor. Kemiklerde biriken florür miktarı hayat boyu artış gösteriyor.
2. Üreme sistemi
Laboratuvar hayvanlarında yapılan deneylerde, yüksek dozlarda florürün erkek üreme organlarına hasar verdiği ve kısırlığa yol açtığı tespit edilmiş. ABD’de yapılan bir araştırma, şebeke suyunda 3 mg/lt. ve daha fazla florür bulunan yerlerde doğurganlık oranlarının düştüğünü belirlemiş. Bir başka araştırmaysa, yine yüksek florürlü bölgelerde yaşayan erkeklerde ortalamanın altında testosteron hormonu tespit etmiş.
3. Beyin (merkezi sinir sistemi)
Florürün merkezi sinir sistemi için zararlı olduğunu belgeleyen onlarca araştırma var. Florürün beyinde biriktiğine, davranış değişikliklerine yol açabildiğine ve uzun vadede Alzheimer hastalığına yol açabildiğine dair bulgular var.
İçme suyunun florürlenmesini destekleyenler, bu çalışmalarda çok yüksek dozda florür kullanıldığını savunsalar da, florürün biyobirikimli olduğunu unutmamak gerekli.
4. Düşük IQ
Çin, İran, Hindistan ve Meksika’da yapılan 24 ayrı çalışmada, vücuttaki florür miktarıyla IQ arasında ters bağıntı olduğu ortaya konmuş. İçme suyundaki 1 mg/lt. florür artışının, 0,59 IQ puanı kaybına yol açtığı bulunmuş.
5. Erken ergenlik
Florürün merkezi sinir sistemi dışında da olumsuz etkileri var. Florür aynı zamanda pineal bezini olumsuz etkiliyor. Bu bez, pek çok başka işlevin yanı sıra, büyüme ve ergenlik süreçlerinden sorumlu. Yapılan araştırmalar , içme suyuna florür katılan bölgelerde kız çocukların, florür kullanılmayan bölgelere kıyasla 5 ay önce âdet gördüğünü ortaya koymuş.
6. Tiroid hormonları
Florürün tiroid bezini de olumsuz etkilediği bildiriliyor. Ukrayna’da yapılan bir çalışmada, 2,3 ml/lt. düzeyinde florürün tiroit hormonunda azalmaya yol açtığı belirlenmiş. Hatta bu etki o kadar tutarlıymış ki, 20. yüzyıl ortalarında hipertiroidizmi (aşırı aktif tiroid bezi) olanlara florür tedavisi önerilmiş.
7. Romatizma belirtileri
Skeletal florozis, florürün kemiklerde birikmesiyle ortaya çıkan ve romatizma benzeri belirtilere yol açan bir rahatsızlık. İşin kötüsü, belirtileri romatizmayla karıştırılabildiğinden, erken safhada teşhis koyulması oldukça güç. Belirtiler ışığında doktorlar genellikle romatizmadan şüphelendikleri için, aslında son derece basit bir şekilde (florür alımını keserek) tedavi edilebilecek rahatsızlık, uzun yıllar tedavi edilmeyebiliyor.
8. Kemik erimesi
Florür, kemiklerde birikiyor. Florürün sağlık üzerindeki etkisini araştıran ilk çalışmalardan birine göre, içme suyuna florür katılan bölgelerdeki çocuk nüfusunda görülen kemik ve kemik bağlantılı rahatsızlıklarda iki kat artış kaydedilmiş. Benzer şekilde, Meksika’da yapılan bir araştırma , diş macunundaki florürle çocuk kemik kırılmaları arasında bağıntı olduğunu ortaya çıkarmıştır.
İLGİLİ VİDEOLAR



kaynak: http://www.yesilist.com/bir-dis-macunu-gercegi-florur/
http://www.zehirsizev.com/anne-cocuk/florurun-8-zarari-ve-florurden-korunma-yollari/


2 Ekim 2016 Pazar

SUBLİMİNAL MESAJLAR VE MEDYA ETKİSİ



Yazılı ve görsel medyanın ne kadar etkili bir araç olduğunu hepimiz biliriz. Bu aracın silah olarak kullanılmasını düşündük mü hiç !... Bu silahın yanlış ellerde olması ve yanlış yollarda kullanılması bizi ne derecede etkiler bunun farkında mıyız?

Her geçen gün yeni diziler, yeni reklamlar, yeni moda akımları v.b. şeylerle sürekli kuşatma altındayız.Twitter, scorp, instagram, facebook gibi sosyal medya üzerinden, diziler, çizgi filmler, yerli ve yabancı filmler, animasyon filmleriyle, reklamlar, haberler ile görsel medyayla bilgisayar oyunlarıyla manevi bir kuşatma altındayız. Hipnotize ediliyoruz alıştırılıyoruz ve anormal olan şeyler birden olağan halini alıyor. Bu süreç bazen yavaş sürüyor bazen çabucak gerçekleşiyor. Tabularımız, inançlarımız , geleneklerimiz, anlayışımız bile bu anlamda değişime uğruyor. Bu değişim esas sebebi fark ettirmeden yavaş yavaş alıştırmalarıdır. 

Aslında hepimiz yavaş yavaş kaynayan tencerenin içindeki kurbağalar gibiyiz. Tenceredeki ısıyı farketmiyoruz ve bu yüzden dışına sıçramıyoruz. Bundan dolayı ruhumuz, bilincimiz, kişiliğimiz yok oluyor. Kapitalizmin birer kölesi durumuna dönüşüyoruz. 

                                       


İlgilenenler için kurbağa deneyi 



Hepimiz walt disneyi biliriz. Walt Disneyin gizli gerçeklerini biliyor muyuz peki ?  izleyelim..


                                          



Her geçen gün lezbiyenlik, geylik, yasak ilişkiler, çarpık ilişkiler artmakta ve artmaya devam etmekte... İzlediğiniz çoğu dizi ve dizi karakterleri yasak ilişkiler ve çarpık ilişkileri masumane göstermeye çalışılır.Ahlaksız teklifler bile normalleşir. Parası olanın peşinden giden dizideki kızlar, kızlar için örnek teşkil eder. O ünlüyü kendine rol model seçer. 

Para herşeydir mesajı verilir sürekli...İnsanları aşağılamanın toplum içinde rezil etmenin güzel olduğu gösterilir. Birisinin sırtına basıp başarı basamaklarında ilerleneceği öğretilir. Dizilerdeki ve filmlerdeki O ünlüler ne şekilde giyinirse o moda olur ve satış rekorları kırar. Farkındaysanız eskiden pantolon yırtık olunca fakir gözüyle bakılıyordu şimdi ise moda oldu. Eskiden kötü gibi görünen şimdi MODA adı altında normalleşti. Kadınlar kendilerini alenen sergiler oldu. Öpücük atıp fotoğraf çekip herkesle paylaşılır oldu. Herhangi bir şeyi moda dergileri (ki patronların kimlere hizmet ettiği belli) yılın trendi, yılın modası diye ortaya atıyor ve millet hurra o modayı takip ediyor. Zaten moda adı altında ne yapılıyorsa meşru hale getiriliyor. Kendilerine ne enjekte edilirse onu sorgulamadan direk kabul eden toplumlara dönüştük. Durup düşünmüyoruz çarkın dişlisi oluyoruz. Eskiden kötü gözle bakılan lezbiyenlik ve gaylik bile olağan hali almaya başladı. Hayatımıza karışamazsınız diye lezbiyenler, gayler protesto eder oldu. Bu çağda bunları aşın denir oldu. İşte tüm bu aşmışlık yüzünden yozlaşıyoruz ve  kurbağa gibi bu olaylar ölümümüze yol açıyor bunu farketmiyoruz. 


 

  
Kontrollü bir şekilde ruhsuzlaştırılıyoruz. Kimimiz  aklı alınmış bilgisayar oyunlarıyla kafasını bulandırmış bir tetikçiye, kimimiz moda ikonu olmaya ve hava atmaya kendini adamış insanlara, kimimiz kendini pazarlayan insanlara, gösteriş ve dış güzellik meraklısı ruha önem vermeyen sürekli tüketen düşünmeyen, robotik topluma dönüşmüşüz.  

Firavunların istediği de tam olarak bu değil mi ? İstediğimiz şekilde robotlaşsınlar ruhsuzlaşsınlar. Sistem dönsün en son teknolojik telefonu alsınlar. En son modayı takip etsinler.En son çıkan oyunları alsınlar. Sürekli tüketsinler.DÜŞÜNMESİNLER...

Gerek subliminal gerek alenen verilen mesajlarla HİPNOTİLİZE ediliyoruz. Bunun farkına varıp uyanmanız için Gelenler(Arrivals)  belgesellerini izlemenizi tavsiye ederim. 

Uykudan uyanmak dileğiyle...