Sürekli çarpıtılan ve ateistlerin en çok kaşıdığı ahzab suresinin 37. ve 50. ayetinin çarpıttıkları gibi olmadığını kurandan delillendirerek aktarmak istiyorum.
Bu konuya ışık tutması açısından öncelikle boşanma süresinin ve boşanma sürecinin öyle üç kez ardı ardına boş ol demeyle nikahın düşmesi diye bir şey söz konusu olmadığını bu sürecin baya bir zaman diliminde gerçekleştiğini bakara suresi 226 ile 237 ayetleri arasında net bir şekilde anlatılmıştır.
Bu arada bakara suresi ahzab süresinden önce inmiştir.
Eşlerine yaklaşmamaya yemin edenler için 4 AY bekleme süresi vardır. Eğer bu
süre içinde dönerlerse, şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Eğer boşamaya azimlilerse ayrılırlar. Biliniz ki, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla
bilendir.Boşanmış kadınlar, kendi başlarına evlenmeden önce 3 ay hali (hayız veya temizlik
müddeti) beklerler. Eğer onlar Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanmışlarsa,
rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl olmaz. Eğer
kocalar BARIŞMAK isterlerse, bu durumda boşadıkları kadınları geri almaya DAHA FAZLA HAK sahibidirler.Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde
eşit hakları vardır.Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üzerindedir. Allah azîzdir,
hakîmdir. Boşama 2 defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek/evliliğe devam etmek, ya da
güzellikle bırakmaktır. Evlilikte tarafların Allah’ın belirlediği ölçüleri
koruyamama endişeleri dışında boşanma esnasında kadınlara verdiklerinizden/mehirden/paradan/maldan bir
şeyi geri almanız, sizin için helâl olmaz.Kadının kendi hakkının bir kısmından vazgeçmesinde ikisi içinde herhangi bir günah
yoktur.Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır.
Sakın bunları aşmayın. Allah’ın koyduğu sınırları kim aşarsa, onlar zalimlerin
ta kendileridir. Eğer erkek karısını üçüncü defa boşarsa, kadın, onun dışında bir başka kocayla
nikâhlanmadıkça ona helâl olmaz. Sonradan evlendiği kocası eğer onu boşarsa eğer, kadın ile ilk kocası Allah’ın koyduğu ölçüleri gözetebileceklerine
inanıyorlarsa tekrar birbirlerine dönüp evlenmelerinde bir günah yoktur. İşte
bunlar Allah’ın, anlayan bir toplum için açıkladığı ölçüleridir.Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman, ya
onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Haklarına tecavüz edip zarar
vermek için onları tutmayın. Bunu kim yaparsa kendine zulmetmiş olur. Sakın
Allah’ın âyetlerini eğlenceye almayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini, size öğüt
vermek için indirdiği Kitab’ı ve hikmeti hatırlayın. Allah’a karşı gelmekten
sakının ve bilin ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
Kadınları boşadığınız ve onlar da BEKLEME SÜRELERİNİ BİTİRDİKLERİ ZAMAN kendi
aralarında aklın ve dinin gereklerine uygun olarak güzellikle anlaştıkları
takdirde, eşleriyle EVLENMELERİNE engel olmayın. Bununla içinizden
Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilmektedir. Bu, sizin için daha
hayırlı ve daha temizdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.Emzirme süresini tamamlamak isteyenler için analar bebeklerini tam 2 YIL emzirmeli. Annenin yiyecek ve giyecek ihtiyacını ise çocuğun babası güzel ve
uygun bir şekilde karşılamalı. Kimse kapasitesinin üzerinde sorumlu tutulamaz.
Ne anne çocuğu yüzünden, ne de babası çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Bunu
gerçekleştirmek mirasçısının da görevidir. Ana ve baba danışıp anlaştıktan sonra
sütten kesmek isterse, ikisine de bir günah yoktur. Çocuklarınızı sütanneye
emzirtmek isterseniz ücretini uygun bir biçimde ödediğiniz sürece size bir
sorumluluk yoktur.Bilin ki Allah, yapmakta olduklarınızı görür. Aranızdan arkalarında eşlerini bırakarak ölenlerin eşleri , kendi kendilerine, 4 AY 10 GÜN beklerler. Bekleme sürelerini tamamlamalarından sonra onların
kendi haklarında örfe uygun olarak yaptıklarından dolayı size bir sorumluluk
yoktur. Allah yaptıklarınızı bilmektedir. Vefat iddeti beklemekte olan kadınlara kendileri ile evlenmek istediğinizi
üstü kapalı olarak anlatmanızda veya bu isteğinizi içinizde saklamanızda sizin
için bir günah yoktur. Allah biliyor ki, siz onlara söyleyeceksiniz. Meşru sözler söylemeniz dışında sakın onlarla gizliden gizliye
buluşma yönünde sözleşmeyin. Bekleme müddeti bitinceye kadar da nikâh yapmaya
kalkışmayın. Şunu da bilin ki, Allah içinizden geçeni hakkıyla bilir. Onun için
Allah’a karşı gelmekten sakının ve yine şunu da bilin ki Allah gerçekten çok
bağışlayandır, halîmdir.
Kendilerine el sürmeden/cinsel ilişki yaşamadan ya da mehir belirlemeden kadınları boşarsanız size bir
günah yoktur. Bu durumda -eli geniş olan gücüne göre, eli dar olan da gücüne
göre olmak üzere- onlara, aklın ve dinin gereklerine uygun olarak meta/değerli/yararlı eşyalardan verin.
Bu, iyilik yapanlar üzerinde bir borçtur.Eğer onlara mehir tespit eder de kendilerine el sürmeden boşarsanız, tespit
ettiğiniz mehrin yarısı onlarındır. Ancak kadının, ya da nikâh bağı elinde
bulunanın kocanın, paylarından vazgeçmesi başka. Bununla birlikte , sizin vazgeçmeniz takvaya /Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha
yakındır. Aranızda iyilik yapmayı da unutmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı
hakkıyla görendir.
(bakınız. bakara suresi 226 ile 237 arası ayetler)
Ayetlere göre boşanmanın 2 defa olduğu geçmektedir. Yani biri eşinden 2 defa boşanma kararına gidebilir. Bu karardan sonra bekleme suresi 3 aydır. Bu karar 3 ay içinde değişir de tekrar barışmak istenirse barışma yoluna gidilir. Daha sonra yine geçimsizlik nedeniyle boşanmaya karar verirlerse yine 3 ay bekleme süresine girerler. Bu bekleme süresi içerisinde barışmak isterlerse tekrar barışma yoluna gidilir. Daha sonra yine de ayrılma kararına giderlerse bekleme süresi yine vardır ve bu bekleme süresi sonunda başkasıyla evlenme yoluna gidilmelidir denilmiştir. Çünkü şiddetli geçimsizlik yaşayan insanlar yine aynı geçimizliğe devam edeceklerdir. Başkasıyla evlenmesi daha uygun görülmüştür. Başkasıyla evlenen kişiyle de anlaşamazsa ancak o zaman tekrar eski kocasıyla evlenebilir denilmiştir. Bu emrin bana göre yorumu evliliği oyuncak haline getirip sürekli evlenip boşama, evlenip boşamaya gidilmemesidir. Gördüğünüz gibi rivayetsel söylenildiği gibi 3 kere boş ol denilmeyle boşanılmıyor. Ve araya hülleci koyup sonra ondan boşatıp tekrar evlenme diye birşey söz konusu değildir. Bu ancak ayetlere muhalif davranmak ve Allah 'ı KANDIRDIĞINI ZANNETMEKTİR. O kadar bekleme süresini yok saymaktır. Ayetlere savaş açmaktır.
Gelelim akrabalardan evlenilmesi yasak olan kişilerin kimler olduğuna;
Size şunlarla evlenmek haram kılındı:Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz , halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşinizin kızları, kız kardeşinizin kızları, süt anneleriniz, süt annenin kızları, evlendiğiniz kadınların anneleri, kendisiyle ilişkiye girdiğiniz kadınlarınızdan olan üvey kızlarınız, eğer ilişkiye girmediyseniz onlarla evlenmenizde bir sakınca yoktur. ÖZ OĞULLARINIZIN EŞLERİ ve iki kız kardeşi beraber nikahlamanız da haramdır. Ancak geçen geçmiştir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
(bakınız Nisa suresi 23.ayet)
Ayette teyze kızları, hala kızları, dayı kızları, amca kızları geçiyor mu ? geçmiyor. Yani teyze kızları, hala kızlarıyla evlenmek haram değildir. Zaten anadoluda yüzyıllardır böyle yapılan akraba evlilikleri mevcuttur. Şuanda bile bu şekilde teyze kızı/hala kızı/dayı kızı/amca kızı ile evlenenler vardır. Ayrıyeten üvey oğulun karısı da bu ayette haram olarak geçmemektedir.
Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini/ecirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana bağışladığı elinin altında bulunan kadınlar; seninle beraber hicret
eden, amcanın kızları, halalarının kızları, dayının kızları ve
teyzelerinin kızları sana helâldir.
Ayrıca, MEHİRSİZ olarak kendini Nebiye bağışlayan, Nebinin de kendisini nikâhlamak istediği herhangi bir mümin kadını da diğer müminlere değil de, sana has helaldir. Müminlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında
farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. Bütün bunlar, sana herhangi bir
zorluk olmaması içindir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. (bakınız ahzab 50. ayeti)
Ayette teyze kızları, dayı kızları, amca kızları, hala kızları diğer müminlere helal değildir denilmemektedir. Burada peygambere has kılınan kendini mehirsiz sunan kadınların durumudur. Kadınların mehirsiz kendilerini peygambere sunması yani evlilik teklifi karşısında peygambere özel ruhsatın olmasıdır. Peygamberimiz Hatice annemizle evlenmiş ve yıllarca tek eşli olarak yaşamıştır. Hatice annemiz yaşarken Muhammed peygamberimize peygamberlik gelmiş ve 10 yıl boyunca peygamberliği sırasında tek eşli olarak yaşamıştır. Hatice annemizin ölmesi ve Mekkenin fethedilmesinden sonra peygamberimiz ülkenin en yetkili kişisi konumuna gelmiştir. Bunun üzerine peygambere kendini mehirsiz evlenme teklif eden kişiler, peygamberle akraba olmak isteyen insanların kızlarını vermek istemesi üzerine bu ayetler nazil olmuştur. Ayetin devamında ise zaten bir sınırlandırma getirmiş ve bunların dışında evlenmen haramdır diye noktalanmıştır.
Bu hanımlarından dilediğini/istediğini geri bırakırsın, dilediğini/istediğini yanına alırsın.
Uzak durduklarından dilediklerini yanına almanda da sana bir günah yoktur. Bu
onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve hepsinin de kendilerine
verdiğine razı olmaları için daha uygundur. Allah, kalplerinizdekini bilir.
Allah, hakkıyla bilendir, halîmdir. Bundan sonra ellerinin alında sahip olduklarının dışında , güzellikleri hoşuna gitse bile başka kadınlarla evlenmek, eşlerini
boşayıp başka eşler almak sana helâl değildir. Şüphesiz Allah, her şeyi gözetleyendir.
(bakınız. ahzab 51,52.ayeti)
Bu durumun oluşması kadınların peygambere olan tutumundan kaynaklıdır. Eğer peygamber rivayetsel kaynaklarında belirtildiği gibi sapık olsaydı, ahlaksız olsaydı kadınlar neden evlenmek istesinler yada kendilerini mehirsiz de olsa almasını istesinler?
ALLAH tarafından kendisine iyilik yapılan ve senin de iyilikte bulunduğun
kişiye, 'Karını tut ve ALLAH'ı gözet,' diyordun. Böylece ALLAH'ın açığa vuracağı
bir şeyi gizliyordun. ALLAH'tan çekinmen gerekirken halktan çekiniyordun. Zeyd
eşiyle ilişiğini kestiğinde biz seni onunla evlendirmiştik ki, inananlar,
evlatlıkları eşleriyle ilişiklerini kestiklerinde onlarla evlenmekte güçlükle
karşılaşmasın. ALLAH'ın buyruğu yerine getirilmelidir.
(bakınız ahzab 37.ayet)
Zeyd, Hatice annemizin kölesiydi. Peygamberimizle evlendikten sonra Zeyd'i peygamberimize vermiştir. Peygamberimizde Zeyd 'i kölelikten kurtarmış ve ona özgürlüğünü vermiştir. Zeyde ister yanımda dur ister ailene git bunun kararı sana kalmıştır demiştir. Bunun üzerine peygamberimizi seven Zeyd yanında kalmaya karar vermiştir. Peygamberimiz bu tutumdan dolayı onu EVLATLIK ve özgür birey olarak yanında tutmuştur. Daha sonra Zeyd peygamberimizin teyzesinin kızı Zeynep ile evlenmiş ve geçimsizlik sebebiyle boşamaya karar vermiştir. Bu durumu peygamberimize anlattıktan sonra peygamberimiz BOŞAMA, YANINDA TUT , ARAYI DÜZELT demiştir. Bunun üzerine düzeltme yoluna gitse de yine ailevi ilişki patlak vermiş ve sonunda boşanmışlardır. Boşanma süreciyle ilgili sayfanın başında belirtilen süreler gözetildikten sonra peygamberimizle evlenmiştir. Üvey evlatlığın karısıyla evlenmek ve teyze kızıyla evlenmek diğer ayetlere göre de haram değildir.
Peygamberimizin onu sevdiğini ve bunu milletten sakladığı yani toplumdan çekindiği bir durum söz konusudur. Allah ın emriyle gerçekleşen olayda Allah bu işin olması gerektiğini vurguluyor. Toplumda evlatlığın karısıyla evlenmek hoş karşılanmayan bir durum olsa gerek ki peygamberimiz bundan dolayı sıkıntıya düşüyor ve bu durumun kalkması ve bir tabunun yıkılması adına peygamberimiz rol model oluyor. Ayrıca eskiden köle olan biriyle kendi akrabasını evlendirerek toplumda köleliğin zihinlerden temizlenmesi ve eşit durumda olduklarını göstermiş oluyor. Daha sonra köle olan birisinin karısının aynı zamanda bir peygamber eşi olabileceği yine köleliğin kaldırılmasına ve eskiden köle olan eşlerle, özgür olanların eşleri arasında statü farkını ortadan kaldırmış oluyor. Şimdi soralım eğer peygamberimiz hadislerde geçtiği üzere sapık olsaydı kadınlar ona kendini mehirsiz sunarlar mıydı? Teklif ederler miydi? Eğer denildiği gibi sapık olsaydı sevmesine rağmen eşini yanında tut , aranı düzelt der miydi? Direk boşa hemen demez miydi?
Sanıldığının aksine peygamberimiz ahlakının gereğini yapıp iyi niyetle yaklaşmıştır ve toplumdan çekinmiştir.
Peki tüm bu bilgilerin kuranda yer alması islam dinini benimseyen arap kavmi için risk değil midir? Risktir. Peygamberimiz bu konu hakkında gelen ayetleri bile bizden saklamayarak olduğu gibi aktarmıştır. Bundan daha özel ne olabilir sevdiği ve herkesten sakladığı bilgiyi bile Allah istedi diye söyleyen peygamberimiz neyi saklamış, gizlemiş olabilir ki ? Ayetleri keçilere yedirenler, gayri metluv vahiy aldı diyenler, söylemediği ayetler var diyenler hakka 44-45-46 ayetlerini okumalarını tavsiye ederim.
Ve eğer, bazı sözleri Bize karşı uydurmuş olsaydı.
Elbette onu kudretimizle alırdık.
Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik.
Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı.
Şüphesiz Kur’an, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüttür. (hakka suresi 44- 48)
Kölelik konusu da arap toplumunda zamanlara yayılarak kaldırılmıştır. Bu uygulamalarla beraber üstünlük ancak takvadadır diyerek tüm sınıfsal ve ırksal farklılıklar bitirilmiştir. Veda hutbesinde belirttiği gibi Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın Araba bir üstünlüğü yoktur diyerek noktalamıştır.
En doğrusunu Allah bilir. Selam ve dua ile...
Kadının kaderi erkeğin ağzından çıkacak "Boş ol" kelimesine bağlı desenize!!! Aman ne yapsam da eşim bana o kelimeyi demese ne yapsam ne yapsam???
YanıtlaSilKadını resmen köleleştirmişler eş git dediyse bittiiiii....oysaki ayetlerde iddet süresi diye bir şey konmuş neden bekleniyor? Mademki ağızdan çıkan tek sözle evlilik sona eriyorsa Kuranda neden bekleme süresi tanınmış eşlere? Evlilik bu derece basit ve eşler arasındaki hakkı hukuku zedeleyecek bir müessese değil olmamalı da.İslam dininin kadına verdiği hürmet ayaklar altına alınmamalı.
YanıtlaSil