16 Haziran 2016 Perşembe

Din nedir? Neden gereklidir?




Sizi uyarması ve sizin de Allah’a karşı gelmekten sakınıp rahmete ulaşmanız için, içinizden bir adam aracılığı ile Rabbinizden size bir ZİKİR gelmesine şaştınız mı?  (araf 63)


Şüphesiz o ZİKRİ biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz. (hicr 9)


Sana geçmişin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki sana katımızdan bir ZİKİR verdik. (taha 99)


Rablerinden kendilerine gelen her yeni ZİKRİ, hep alaya alarak dinliyorlar. (enbiya 2)


De ki: Allah'a karşı sizi gece gündüz kim koruyacak? Buna rağmen onlar Rablerinin ZİKRİNDEN yüz çevirirler. (enbiya 42) 

Zikir diyince aklınıza hemen hah hah hah diyen adamlar gelmesin.

Ayetlerde hep bir zikir olgusundan bahsedilmektedir. Kuranın aslında bir zikir olduğundan bahsetmektedir. Zikir; unutulan ve ya aradan zaman geçmiş olgunun yeniden hatırlatılması olayıdır. Birinin ismini zikretmek o ismi anmak hatırlatmak olduğu gibi..
Peki zikir neyi hatırlatıyor ? Bir şeyin hatırlanması için hatırlatılan olgunun önceden var olması gerekir. Bu olguda FITRATTIR. Yani din aslında fıtratı hatırlatmak için peygamberleri göndermektedir.

İnsan yaratıldığında kodlanmış olarak doğar. Yani insanda diğer canlılarla fıtratıyla dünyaya gelir. Bazı canlılar yumurtasından çıkar çıkmaz yüzmeye başlıyor. Bazı canlılar doğar doğmaz ayaklarının üstünde durmaya başlıyor. İşte bu kodlanmış önceki bilgi Allah 'ın o canlıya verdiği FITRAT kodudur. Her canlının kendine göre fıtratı olduğu gibi İNSANDA bir fıtrat üzere doğmuştur.

Sen yüzünü hanîf(batıldan hakka dönüş) olarak dine, Allah insanları hangi FITRAT üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte DOSDOĞRU DİN budur; fakat insanların çoğu bilmezler.  (rum 30) 


Nefse ve onu düzenleyip biçimlendirene , Sonra da ona İYİLİK ve KÖTÜLÜK yapabilme kabiliyeti verene andolsun ki, nefsini arındırıp temizleyen terbiye eden gerçekten kurtulmuştur. 
(bkz. şems 7-8-9 )


İki apaçık yolu (doğru yolu ve yanlış yolu) göstermedik mi? (beled 10 dan) 


Hani Rabbin ezelde insanların sulplerinden zürriyetlerini/benliklerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da, “Evet, şahit olduk ki Rabbimizsin” demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir.  (araf 172) 


Tüm insanlar kodlanmış bir şekilde FITRAT üzere dünyaya gelir. Doğmadan önce Allah 'ı tanıyarak dünyaya geliyoruz. Ahlâk olgumuz, adalet olgumuz,  iyiyi kötüden ayıran VİCDAN olgumuz hep kodlanmış olarak içimizdedir. İnsan bu kod sayesinde iyiyi kötüden ayırır. Her insan kötülük yapabilme ve iyilik yapabilme özelliğine sahiptir. Kötülük yaptığında bunun kötü bir olgu olduğunu bilir ve vicdanını susturmaya çalışır. Mesela bir hırsız da kendi evinin soyulmasını istemez. Zina yapan kişi de kendi karısının başkasıyla zina yapmasını istemez. Bir katilde sevdiklerinin öldürülmesini kötülük olarak değerlendirir. İşte tüm iyi ve kötü insanlarda bu kötü davranışların kötü olduğuna hemfikirlerdir. Hemfikir olmaları aynı olay üzerinde aynı şekilde davranmayı getirmediği için farklı davranış sergilenmektedir. Bu meyletmeyle zaten CEZA ve MUKAFAT olguları oluşuyor. İşte DİN burada devreye girmektedir. Allah , kötülük yapanlara, fıtratını bozanlara tekrar fıtratlarını hatırlatmak üzere peygamberler gönderilir.  Fıtratını bozmayanlara zaten peygamber gelmiyor. Helak olan kavimlere bakarsanız hep fıtratlarını bozdukları için peygamberler gelmiştir. Peygamberler insanların tekrar fıtratlarına dönmeleri için uğraşmıştır.

Kuranda geçen tüm peygamberler İslam dini peygamberleridir.
(bkz.
 http://malcolmxbir.blogspot.com.tr/2016/02/tum-peygamberler-islam-dinini-teblig.html)

Sadece kuran fıtratı hatırlatmak için gelmemiş diğer kitaplarda aynı fıtratı hatırlatmak için gelmiştir.

Allah dan başka ilah edinmemek. 
Yeryüzünde adaleti tesis etmek. 
Anne babaya saygısızlık etmemek. 
İnsanları haksız yere öldürmemek. 
Zina etmemek. 
Hırsızlık yapmamak. 
Yalan şahitlik etmemek. 
Kendi aleyhinde de olsa doğruyu söylemek. 
Adaleti gerektiren bir şey olduğu zaman zengine ayrı fakire ayrı hüküm uygulamamak. 
En yakınların dahi olsa akrabaları kayırıp adaleti bozmamak. 
Nefret etseniz de bir gruptan/mezhepten/fikir sahiplerinden/ırklarından buna rağmen ADALETTEN ayrılmamak. 

(bkz. tevrat çıkış 20, kuran bakara 83, bakara 84, nisa 135, maide 8, enam 115, zebur 33.mezmur, zebur 106.mezmur, matta bölüm 23)


Görüldüğü gibi bu emirlerin hepsi insanların beraber yaşamaları için geçerli olan kurallardır ve her kural KENDİNE YAPILMASINI İSTEMEDİĞİN BİR ŞEYİ BAŞKASINA YAPMA olgusu üzerinden kuruludur. Dinin esası budur. Bu olaylar patlak verirse toplum düzeni bozulur. Zina yaygınlaşırsa, tecavüz yaygınlaşırsa, hırsızlık yaygınlaşırsa, adalet bozulursa toplum çürür ve bu yüzden bunların CEZALARI vardır. Birilerinin hakkı çiğnenmişse o kişinin hakkının yerine getirilmesi için hak yiyene ceza verilir. Tüm cezalar toplumun düzenini bozduğu için vardır ve gereklidir.

Kişisel ibadetlerin cezası yoktur. Bir kişinin namazı toplumu çürütmez veya toplumu onarmaz. Bir kişinin kişisel bütün ibadetleri sadece kişiyi bağlar. Bu yüzden Kuranda ibadetler üzerinde ceza yada mükafat işlemi SADECE öbür dünyaya hastır. Kişisel ibadetlerde Cezayı yada Mükafatı YALNIZCA ALLAH verir. Kimse bu konuda ilahlık makamında olamaz. Farkındaysanız toplumsal konularda cezalar vardır. Her haksız fiil başka birinin kul hakkına girmeye dayanmaktadır. Tüm cezalar da haksızlığın giderilmesi ve tekrar beraber yaşanması , kinin ve öfkenin giderilmesi için vardır.

Topluma gerekli değil diye ibadet gereksizdir gibi bir anlayışta yanlıştır. Çünkü ibadet maneviyat olarak kendine desteği sağlar. İbadetler de tevrat, zebur, incilde de  benzer şekildedir. (bkz. http://malcolmxbir.blogspot.com.tr/2016/02/namazi-sadece-muslumanlar-mi-kilar.html )


İbadetler kişisel inşa için, ahlak kuralları ve bunun bozulmaması toplumun inşası için, diğer canlıların fıtratının bozulmaması doğanın dengesinin bozulmaması için gereklidir. Bu bozulmanın başlamasıyla Allah insanlara tekrar tekrar peygamberler göndermektedir. Bu inceliği anlamayanlar sadece ibadetler üzerinde tartışmakta , sadece ibadet ederek kurtulacaklarını zannetmektedir. Sadece ibadetler için değil Adaleti sağlamak için de uğraşmak gereklidir.

Şüphesiz Allah, emanetleri ehline  teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor! Doğrusu Allah, işitendir, görendir. (nisa 58)

Allah , insanların hükmetmesini emrediyor ve  hükmederlerse ADALETLE hükmetmesini , işi ehline vermeyi emrediyor. Tüm toplum bu adalet üzere yaşaması gerekiyor. Herkesin fıtratı aynıysa herkesin kötü bulduğu şey aynıysa bununla ilgili toplumsal hukuk kuralları getirilir. Örnek: İnsan hakları evrensel beyannamesi gibi.

Adil bir yönetim oluşturmadıkça , adalet gerçekleşmedikçe, işi ehline vermedikçe, ehil insanların dayanışması olmadıktan sonra, cezalar caydırıcı olmadıkça, haksız fiillere karşılık ceza vereceği yerde  mükafat verilirse, insanlar fıtratlarını bozdukça, merhamet, ahlak kurallarımız yerler bir edilirse  toplum batmaya mahkum olur. Din  kişisel, toplumsal ve doğanın yeniden inşası için gelmiştir. Bu yüzden gereklidir.


(ayrıca bkz. http://malcolmxbir.blogspot.com.tr/2016/02/adalet-kavrami-uzerine.html ) 

2 yorum: