28 Şubat 2016 Pazar

NAMAZI SADECE MÜSLÜMANLAR MI KILAR?




Şekilsel ibadet sadece Müslümanlara has mıdır? İslam şekilsel ibadete karşı mıdır? Diğer dinler şekilsel ibadet yapıyor mu? Şekilsel ibadetin özelliği nedir? İbadet sırasında yapılan şekillerin manası nedir?

Kuran yetmez diyenler kuranda şekilsel ibadetin tam karşılığı olmadığını, eksik olduğunu , tamamlanması gerektiğini ve bu tamamlamanın da ancak hadislerle mümkün olduğunu dile getirmektedir.  Kuran yeter deyip bu sorulara maruz kalan ve cevap veremeyen güruh ise şekilsel ibadetin hiç olmadığını bunun sadece destek/yardım olduğunu dile getirirler. Peki durum ikisinin de söylediği gibi midir? Yoksa tam tersi midir?

Hadislerde namazın nasıl kılınacağı hangi rekatta ne söyleneceği yazmamıştır.Yani hadislere bakarak tam tarif bulamazsınız.Araştırırsanız sadece şu vakitte bu kadar kılınacağı söylenmiştir diye rivayetler edilmiştir ama o vakitlerde hangi rekatta hangi ayetleri okuyacağımız filan yazmadığını göreceksiniz. Zaten hiçbir müslüman hadislere bakarak namazı öğrenmemiştir. Herkes babasından, atasından uygulanagelen bir ibadet tarzı olarak öğrenmişlerdir. Yani bu uygulama yüzyıllardır var olan bir uygulamadır yazıya dökülmemiş ve şeklen herkes neyi ne olduğunu biliyor. Bu bilinmişlikten dolayı Kuran kalıpsal bir şekilde yemek tarifi gibi şurda bunu okuyacaksınız burda şunu okuyacaksınız dememiştir. Kurandan kolayınıza geleni okuyun demiştir. Bunun dışında secde, tekbir, kıyam, rukü, secdeyi özellikle belirtmiştir. Vakitlerinide söylemiştir. Yani hangi vakitte kılınacağı dâhi kuranda yazıyor. Buna rağmen hala kuranda yok deniliyorsa bu kuranı inkardır.Öte yandan kuranda salat destek demek olup sadece namaz anlamına gelmediği gibi sosyal yardımlaşma ve inananların birbirlerini desteklemesi olduğunu biliyoruz.Manen kendini desteklemede namazla mümkündür.

Öncelikle sorulması gereken soru namaz/şekilsel ibadet Kuran ile mi başlamıştır sorusu olmalıdır… Hz.Muhammed peygamberimiz mi namazı icat etmiştir sorusu sorulmalı… Bu soruları yanıtlamaya çalışalım…

Kuranda diğer peygamberlerinde MABEDDE(dinsel törenlerin/şekilsel ibadetlerin yapıldığı mekan)  şekilsel ibadetini yaptığını görüyoruz.

Zekeriyyâ Mabedde durmuş namaz kılarken, melekler ona şöyle seslendiler: “Allah sana, kendi katından bir sözün gerçekleştiğini doğrulayacak, efendi, iffetli, dürüst ve erdemli bir peygamber olacak olan Yahyâ'yı müjdeliyor ( ali imran 39)


Sana davacıların haberi geldi mi? Hani onlar duvarı aşarak MABEDE girmişlerdi. (sad 21)

Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi/mabed elbette Mekke'de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâ'be'dir. (Ali imran 96)

Ayetler diğer peygamberlerinde namaz kıldığını/şekilsel ibadette bulunduğunu ibadetin sadece Muhammed peygamberimizin yapmadığını gösteriyor.Mabeddelerse ibadet ediyorlardır demektir. Yani bu şekilsel salat/şekilsel ibadet şekli sadece müslümanlara has değildir.Kuranın ilk surelerinde dahi namaz kılındığı geçiyorsa zaten bu ibadetlerin önceden beri uygulanageldiğini göstermez mi? Peygamberimiz ve daha önceki dönemdede namaz kılanlar vardı.Daha önce kitap verilen hristiyanlarda yahudilerde şekilsel ibadet ediyorlar.

Aşağıdaki link bir yahudinin abdest alma/şekilsel ibadetinden önce temizlenmesini gösteriyor.Namazı nasıl kıldığını da görüyoruz.





Görüldüğü gibi abdest ve namaz sadece peygamberimizle vuku bulmamış, önceki peygamberlerinde kıldığını ve bağlı olunan temsilcilerininde yaptığı bir eylem olduğunu görüyoruz.

Bir hristiyanın şekilsel ibadetide aşağıdaki linktedir.

https://www.youtube.com/watch?v=arRvrUP_pOc


Farkındaysanız ibadetlerin ne kadar birbirine benzediğini göreceksiniz. Secde, kıyam, ruku , dua ediyorlar. Elleri bağlıyorlar.Şimdi herkesin sığınmaya çalıştığı ama onlar tahrif edilmiş onlara niye uyalım. Yapıyorlarsa yanlıştır anlayışına... Kuran onların kişisel ibadetini eleştirmez ibadetlerindeki şirki eleştirir. Şirk Allah'a ortak koşmaktır. Ortak koşana MÜŞRİK denir.Bu şirkin yanlış olduğunu ve müslümanlarında aynı yanlışa düşmemesi gerektiği vurgulanır. Eleştirmediğini onayladığını şu ayette görüyoruz.

VE ONLARIN KİTABINDAN BÖLÜMLER
87/ALÁ SÜRESİ 18 - Kuşkusuz bu ilk sahifelerde vardır,
19 - İbrahim ve Musa'nın(Tevrat'ta) sahifelerinde.
5/MAİDE 44 - İçinde hidayet ve nûr bulunan Tevrat'ı, elbette biz indirdik. Müslüman olan peygamberler, yahudiler hakkında hükmederler, kendilerini Tanrıya adamış zâhitler, âlimler de, Allah'ın kitabını korumakla görevlendirildiklerinden (onunla hüküm verirler) ve onun Allah'ın kitabı olduğuna şahitlik ederlerdi.
Tevrat'ta Kıyam (Ayakta Durmak)
... Ayağa kalkıp... Rab'bi yüksek sesle övdüler. (2. Tarihler, 20:19)
... Ayağa kalkıp yüksek sesle Allah'ları Rab'be yakardılar... "Ayağa kalkın!" dediler, "Başlangıçtan sonsuza kadar var olan Allah'ınız Rab'be övgüler olsun..." (Nehemya, 9:4-5)
... Ayağa kalktı ve yüzüstü yere kapanarak üç kez eğildi. (1. Samuel, 2:41)
TEVRATTA RUKU
Adam eğilip Rab'be tapındı. (Yaratılış, 24:26)
... Sevinçle övgüler sundular, başlarını eğip tapındılar. (2. Tarihler 29:30)
Eğilip Rab'be tapındım… Rab'be övgüler sundum. (Yaratılış, 24:48)
Gelin, tapınalım, eğilelim, bizi yaratan Rab'bin önünde diz çökelim. (Mezmurlar, 95:6)
… Eğilip tapındılar. Sonra gidip Rab'bin Musa'yla Harun'a verdiği buyruğu eksiksiz uyguladılar. (Mısır'dan Çıkış, 12:27-28)
Tevrat'ta Secde (Yere Kapanmak)
... Yüzüstü yere kapanarak üç kez eğildi... (1. Samuel 20:41)
Ezra yüce Allah'a, Rab'be övgüler sundu. Bütün halk ellerini kaldırarak, "Amin! Amin!" diye karşılık verdi. Hep birlikte eğilip yere kapanarak Rab'be tapındılar. (Nehemya, 8:6)
Avram (Ibrahim) yüzüstü yere kapandı... (Yaratılış ,17:3)
Ibrahim'in uşağı bu sözleri duyunca, yere kapanarak Rab'be tapındı. (Yaratılış, 24:52)
Musa hemen yere kapanıp tapındı. (Mısır'dan Çıkış, 34:8)
Bunu duyan Musa yüzüstü yere kapandı. (Çölde Sayım, 16:4)
Musa'yla Harun yüzüstü yere kapanarak, "Ey Allah, bütün insan ruhlarının Allah'ı!" dediler... (Çölde Sayım, 16:22)
Musa'yla Harun... yüzüstü yere kapandılar. Rab'bin görkemi onlara göründü. (Çölde Sayım, 20:6)
Allah'ın sözlerini duyan, Herşeye Gücü Yeten'in tecellilerini gören, yere kapanan, Allah'ın gözlerini açtığı kişi bildiriyor. (Çölde Sayım, 24:4)
... O zaman Yeşu yüzüstü yere kapanıp Ona tapındı... (Yeşu, 5:14)
Halk olanları görünce yüzüstü yere kapandı. "Rab Allah'tır, Rab Allah'tır!" dediler. (1. Krallar, 18:39)
... Tapınakta onunla birlikte yere kapandığımda, Rab bu kulunu bağışlasın. (2. Krallar, 5:18)
Allah'ın... önünde başlarını eğip yere kapandı. (1. Tarihler, 29:20)
... Avluda yüzüstü yere kapandılar; Rab'be tapınarak Onu övdüler. (2. Tarihler, 7:3)
... Kralla yanındakiler yere kapanıp tapındılar... Rab'bi övmelerini söylediler. Onlar da sevinçle övgüler sundular, başlarını eğip tapındılar. (2. Tarihler 29:29-30)
... Yere kapanıp tapındı. Dedi ki, "Bu dünyaya çıplak geldim, çıplak gideceğim. Rab verdi, Rab aldı, Rab'bin adına övgüler olsun!" (Eyüp, 1:20-21)
Bütün krallar önünde yere kapansın, bütün uluslar Ona kulluk etsin! (Mezmurlar, 72:11)
Rab insana boyunduruk takınca, insan tek başına oturup susmalı; umudunu kesmeden yere kapanmalı. (Ağıtlar, 3:28-29)
İncilde Namaz
Sonra İsa öğrencileriyle birlikte Getsemani denen yere geldi. Öğrencilerine, "Ben şuraya gidip dua edeceğim, siz burada oturun" dedi... Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı... (Matta, 26:36-39)
İsa öğrencilerine, "Ben dua ederken siz burada oturun" dedi... Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı... (Markos, 14:32-35)
[İnananlar topluluğu]... yüzüstü yere kapanıp Allah'a ibadet edecektir. (Pavlus'tan Korintlilere 1. Mektup, 14:25)
... Yirmi dört ihtiyar yüzüstü yere kapandı. Allah'a ibadet ederek şöyle dediler: "Herşeye gücü yeten, var olan, var olmuş olan Rab Allah! Sana şükrediyoruz..." (Vahiy, 11:16-17)
... Yüzüstü yere kapanıp Allah'a ibadet ederek şöyle diyorlardı: "Amin! Övgü, yücelik, bilgelik, şükran, saygı, güç, kudret, sonsuzlara dek Allah'ımızın olsun! Amin!" (Vahiy, 7:11)
Kendi doğruluklarına güvenip başkalarına tepeden bakan bazı kişilere İsa şu benzetmeyi anlattı: "Biri Ferisi, öbürü vergi görevlisi iki kişi dua etmek üzere mescide çıktı. Ferisi ayakta kendi kendine şöyle dua etti: 'Allah'ım, öbür insanlara –soygunculara, hak yiyenlere, zina edenlere– ya da şu vergi görevlisine benzemediğim için Sana şükrederim.'" (Luka, 18:9-11)
Kalkıp dua ettiğiniz zaman, birine karşı bir şikayetiniz varsa onu bağışlayın ki, Allah da sizin suçlarınızı bağışlasın. (Markos, 11:25-26)
İsa dışarı çıktı, her zamanki gibi Zeytin Dağı'na gitti. Öğrenciler de onun ardından gittiler. Oraya varınca İsa onlara, "Dua edin ki yoldan sapmayasınız" dedi. Onlardan bir taş atımı kadar uzaklaştı ve diz çökerek şöyle dua etti: "Allah'ım, Senin isteğine uygunsa, bu kaseyi benden uzaklaştır. Yine de benim değil, Senin istediğin olsun." (Luka, 22:39-42)
Petrus, herkesi dışarı çıkarttı, diz çöküp dua etti... (Elçilerin İşleri, 9:40)
Pavlus bu sözleri söyledikten sonra diz çöküp onlarla birlikte dua etti. (Elçilerin İşleri, 20:36)
Günümüz dolunca kentten ayrılıp yolumuza devam ettik. İmanlıların hepsi, eşleri ve çocuklarıyla birlikte bizi kentin dışına kadar geçirdiler. Deniz kıyısında diz çöküp dua ettik. (Elçilerin İşleri, 21:5)
Bunun için... Allah'ın huzurunda diz çökerim. (Pavlus'tan Efeslilere Mektup, 3:14-15)
Sonra diz çökerek yüksek sesle şöyle dedi: "Ya Rab, bu günahı onlara yükleme!"... (Elçilerin İşleri, 7:60)
Yazılmış olduğu gibi: "Rab şöyle diyor: 'Varlığım hakkı için her diz önümde çökecek, her dil Allah olduğumu açıkça söyleyecek.'" (Pavlus'tan Romalılara Mektup, 14:11)
... Gökteki, yerdeki ve yer altındakilerin hepsi diz çöksün... (Pavlus'tan Filipililere Mektup, 2:10)

''Eğer Allah'ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde Allah'ın adı çok ANILAN Manastırlar, Kiliseler, Havralar ve Mescitler muhakkak yerle bir edilirdi. Şüphesiz ki Allah kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.'' (hac 40)

Müslümanlarda aynı şekilde secde, kıyam, rukü, dua ediyorlar. Bu yapılan hareketlerin manası nedir onu inceleyelim...

Tekbir getirirken ellerimizi havaya kaldırırız ve ellerimizin içi dışarıyı gösterir. ''Ellerini yukarı kaldır teslim ol'' diye söylendiğinde de aynı hareketi yaparız. Yani bu teslimiyetin sembolüdür. Bir müdürün, bir devlet görevlisinin yanındada elleri önden bağlarız. Bu bir saygı sembolüdür.Bir şeyin önünde ruküya gitmek(eğilmek) eğildiğine tabi olduğunu onu kendinden üstün tuttuğunu ve ona teslim olduğunu göstermektedir. Tiyatro sanatçılarının gösteriden sonra eğilmesi gibi...  Secde ise tamamen tüm vucüdunla tapındığını secde ettiğini ilahın olarak gördüğünü temsil etmektedir. Putların önünde secde etmek putlara tapmak, güneşe secde etmek güneşe tapmak anlamı olduğu gibi.. Tüm bu hareketler teslimiyeti, tapınmayı, ibadeti ve kulluğu çağrıştırır. Bu hareketler dökme putlara yada heykellere veya yaratılmış güneşe karşı yapılmaz.

Kuranın ilginç bir özelliği bilinen bir olguyu açıklama ihtiyacı duymaz. Zina etmeyin der ama zinanın tanımını yapmaz. Çünkü herkes zina nedir biliyordur. Allah insanlara akıl nimetini ve fıtratını yüklemiştir. Bu bilgilerle beraber hatırlatma olarak Kuranı ve diğer kitapları göndermiştir. Bu yüzden haram etleri saydıktan sonra etleri pişirinde yiyin demez. Çünkü etin pişirilmesi gerektiğini biliriz. Zehirli mantar yemeyin demez çünkü yenilince zehirleneceğimizi biliriz. Tuvalet adabını, insanlarla konuşma adabını, yemek yeme adabını öğreneceğin adabı muaşeret kurallarını içeren bir kitap olmasını mı hayal ediyorsun ? Yada yemek tarifi gibi kestiğiniz koyunu mangalda pişirin daha lezzetli olur demesini mi bekliyorsun?
Kuran yemek kitabı, şifre kitabı, ansiklopedi, astronomi kitabı değildir. O sadece fıtratımızı, benliğimizi uyarmak için gönderilmiş uyarı kitabıdır.

Kuranın hiçbir yerinde ibadetleri reddeden bir açıklama bulamazsınız.Aksine ibadetleri özellikle vurgular. İslam, herhangi bir bireye veya bir puta karşı değil yalnızca Allah'a karşı ibadet edilmesini emretmiştir. Namaz YALNIZCA ALLAHA YAPILIR kuralını getirmiştir. Şirkten arındırılmış ve ruhani olarak inşa olmayı sağlayan namazın dosdoğru namaz olduğunu belirtmiştir. Namaz manevi olarak arınmamızı ve herşeyden Allah' a sığınmamızı ve yakarmamızı sağlar. Kibrimizin ve nefsimizin öne çıkmasını önler. Kul olduğumuzu ve muhtaç durumda olduğumuzu hatırlamamızı sağlar.

Sonuç olarak namaz sadece müslümanlara ait bir uygulama değildir.Hristiyanlar ve yahudilerde namaz kılmaktadırlar. Peygamberimiz namazı 50 vakitten 5 vakte düşürmemiştir. Namaz kılan peygamber sadece peygamberimiz değildir. Hiç kimse hadislere bakarak namaz kılmamıştır. Namaz yüzyıllardır var olan ve herkesin bildiği bir olgudur.

''Eğer Allah'ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde Allah'ın adı çok ANILAN Manastırlar, Kiliseler, Havralar ve Mescitler muhakkak yerle bir edilirdi. Şüphesiz ki Allah kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.'' (hac 40)


"Şüphesiz mescitler, Allah'ındır. O halde, Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin.'' (cin 18)

SELAM VE DUA İLE...


Ayrıca bakınız: http://malcolmxbir.blogspot.com.tr/2016/02/tum-peygamberler-islam-dinini-teblig.html

http://malcolmxbir.blogspot.com.tr/2016/02/fitrat-uzerine.html

http://malcolmxbir.blogspot.com.tr/2016/02/kurana-gore-namaz.html

27 Şubat 2016 Cumartesi

Kuran uydurulmuştur diyenlere

Kuranı Muhammed peygamber uydurmuştur diyenlere

Kitabı yazan kişi kendini tehdit edici cümleler kurabilir mi? (bkz. abese 1-10 ayetler, hakka 44-47 ayetler)

Kitap arap milliyetçiliği barındırıyor diyenler tevbe 97 ayetini görmedi mi?

Kitapta yahudi, hristiyan düşmanlığı var diyenler bakara 62, maide 69 ayetlerini okumadı mı?

Kitabı yazan kişi kendini üstün göstermiştir diyenler bakara 47, ali imran 33, enam 86 ayetlerine bakmadılar mı?

İLGİLİ AYETLER
1-2-Âmâ/Gözleri görmeyen kişinin ona gelmesiyle surat astı ve döndü.
3-Sen bilemezsin.Umulur ki o arınacak.
4-Ve böylece zikir/hatırlatma ona tezekkür edip/düşünüp fayda verir.
5-6-Fakat kendini müstagni/ihtiyaçtan uzak görene gelince oysa sen ona yöneliyorsun.
7-Onun temizlenmemesinden/arınmamasından sana düşen pay yoktur.
8-9-Halbuki o/âmâ kimse sana koşarak geldi ve haşyet duyuyor/Allah'tan gereği gibi korkuyor.
10-Fakat sen, onunla ilgilenmiyorsun. (ABESE SURESİ)

Ve eğer, bazı sözleri Bize karşı uydurmuş olsaydı.Biz onu kuvvetle yakalardık, sonra onun şah damarını koparırdık.Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı.(HAKKA SURESİ 44-47 )

Araplar, küfür ve nifak bakımından daha şiddetlidir. Allah'ın Resûl'üne indirdiği şeylerin sınırlarını bilmemeye daha yatkındırlar. Ve Allah; Alîm ve Hakîm'dir, (TEVBE SURESİ 97)

Şüphesiz iman edenler; yahudilerden, hıristiyanlardan ve sâbiîlerden de Allah'a ve ahiret gününe inanıp sâlih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur onlar üzüntü çekmeyeceklerdir. (BAKARA SURESİ 62)

İman edenler ile yahudiler, sâbiîler ve hıristiyanlardan Allah'a ve ahiret gününe inanıp iyi amel işleyenler üzerine asla korku yoktur; onlar üzülecek de değillerdir. (MAİDE SURESİ 69)

Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın. (BAKARA SURESİ 47)

Allah Âdem'i, Nuh'u, İbrahim ailesi ile İmrân ailesini seçip âlemlere üstün kıldı.(ALİ İMRAN SURESİ 33)

İsmail’i, Elyasa’ı, Yûnus’u ve Lût’u da doğru yola erdirmiştik. Her birini âlemlere üstün kılmıştık. (ENAM SURESİ 86)

FİRAVUNUN ÖZELLİKLERİ

Firavun, "Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha!" dedi. (bkz.araf 123 den)

Firavun, "Eğer benden başka bir ilah edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim." (bkz. şura 29)


Firavun ve ileri gelenlerinin kötülük yapmaları korkusu ile kavmi
nin küçük bir bölümünden başkası Mûsâ'ya iman etmedi. Çünkü firavun o yerde zorba bir kişi idi. O gerçekten aşırı gidenlerdendi. (bkz. yunus 83)

Firavun halkını saptırdı, onlara doğruyu göstermedi/ mani oldu (bkz. taha 79)


Firavun, (sihirbazlara) "Evet, hem o takdirde mutlaka bana yakın kimselerden olacaksınız" dedi. (bkz. şura 42)


Firavun yeryüzünde büyüklük taslamış ve ora halkını SINIFLARA ayırmıştı. (bkz. kasas 4)


Firavun dedi ki: "Bırakın beni Mûsâ'yı öldüreyim.Rabbini yardıma çağırsın! Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden, yahut yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağından korkuyorum." (bkz. mümin 26)


Firavun, "Ben size ancak kendi görüşümü bildiriyorum ve sizi ancak doğru yola götürüyorum" dedi. (bkz mümin 29)
Firavunlar her çağda varolmuştur varolacaktır.


Firavunların tipik özellikleri


1.Korku politikası yapar ve herkesin firavundan korkmasını sağlar.
2. İnsanları yanıltmak için bilginleri arkasına alır.Yanlışı doğruymuş gibi sunup kitleleri kendisine kul köle eder.
3. Bu bilginlere kendi lehine çalışması ve hakikati örtmesi için makam teklif eder.
4. İnsanları sınıflara ayırır. Ve hepsini ayrı ayrı kontrol eder.
5. Doğruyu söyleyenleri öldürür, öldürtür yada astırır.
6. Doğruyu söyleyenlere yanlışı söylemesini ve kendisini desteklemesini söyler. Bunun sonucunda mal teklif eder.
7. Herkesi gücünün karşısında korkutur. Hiçkimse ona karşı eleştiri getiremez.
8. Korkuya karşı sinenler hiçbir şekilde kendini ifade edemez hale getirir.
9. Kendisinin emrinin dışında hareket edenlere büyük cezalar öngörür.
10. Yanlışını ispatlamak için toplum önünde hakikati haykıranları karşıt ses gelmesin ibret olsun diye öldürür.
11. Zorbadır. Doğruyu savunduğunu söyler.
12. Bozgunculuk çıkarır ama ıslah edici olduğunu vurgular. Eğer böyle yapmasaydım bozgunculuk artacaktı vurgusu yapar.
13.Kendi izni dışında hiçbirşey yapılmasını istemez.

8 Şubat 2016 Pazartesi

ATEİSTLERİN İDDİALARININ YANILGILARI






Ateistlerin dedikleri gibi İslam yobazlığı ve cahilliği emretmez. İslamda canilik yoktur. Hangi din bu kadar DÜŞÜNMEYE VE AKLETMEYE önem veriyor?!! Kurandan tavsiyeler bölümündeki hangi tavsiye FITRATA TERS bir tavsiyedir?

selam ve dua ile...

GÖZÜ BATES METODUYLA İYİLEŞTİRME



Bir Göz Doktorunun ifadesi

‘Yirmi yıldır göz doktorluğu yapıyorum. Bu yirmi yılın ilk 18 yılını, çaresiz hastalarıma gözlük reçetesi yazarak geçirdim. Son iki yıldır (1923-1925) gözlüklerini olabildiğince hızlı çıkarttırmak için elimden geleni yapıyorum.



Yaklaşık 15 yıl önce bir Tıp gazetesinde Dr. Bates’in metodunu anlatan bir makale okumuştum. Görme bozukluklarının kabul ettiğimiz nedenlerine karşı çıkan, ve görme bozukluğundan geri dönülebileceğini iddia eden bu makale beni etkilemişti. En büyük göz hastanelerinden birinde çalışıyordum ve doktorların çoğu Dr. Bates hakkında neredeyse hiç bir şey bilmiyordu. Bilenlerden bazıları ona şarlatan gözüyle bakarken bazıları da onun deli olduğunu düşünüyordu.



Yaklaşık üç yıl önce ‘Gözlüksüz Daha İyi Görme‘ adlı kitabının basıldığını öğrendim ve aslında içeriğini merak ettim, ama almaya karar verdiğim halde, konu aklımdan çıktı ve kitabı almadım. Bir yıl sonra eski hastalarımdan biri ofisime geldi. Gözlüklerini takmıyordu ve Dr. Bates ile çalıştığını söyledi. Aynı eğitimi benimle devam ettirip ettiremeyeceğini öğrenmek istiyordu. Metod hakkında hiç bir şey bilmediğimi itiraf etmek zorunda kaldım..

.

Ertesi gün kitabı satın aldım. Eve gidince kitabı okumaya başladım ve bitirmeden elimden bırakmadım. Dr. Bates, kitabında, elde ettiği başarılarını açık bir dille ifade ediyordu. Metodun çalışıp çalışmadığını kendi gözlerimde denemeye karar verdim.



Uzak mesafe için +2.25 ve okuma için +4.25 numaralı gözlük kullanıyordum. Onsekiz yıldır gözlük kullanıyordum ve uzak görme yetim normalin üçte birine düşmüştü. İnsanların normalde altmış veya yetmiş yaşında kullandığı gözlükleri kullanıyordum.



Gözlükleri takmadığım zaman gazetenin ancak ana başlığını okuyabiliyordum. Gözlükleri kullanırken baş ve göz ağrılarım oluyordu ve durumum o kadar kötüleşmişti ki, zaman zaman gözlerimi yakın mesafede kullanmamı gerektirecek herhangi bir işi yapmakta zorlanıyordum.



Gözlüksüz geçirdiğim ilk gün her şey çok bulanıktı, ama yıllardır beni inciten zincirlerden kurtulmuş gibiydim. Gözlerime çarpan rüzgarı hissetmek özellikle çok keyifli geldi ve tüm öğleden sonrayı yeni duruma alışmaya çalışarak geçirdim.



İlk hafta Dr. Bates’in önerilerini uygulamakta, özellikle zihinsel imgelerle çalışırken, çok zorlandım. Bunun tek nedeni gözlerimdeki aşırı gerginlikti. Gözlerimi avuç içlerimle sık sık kapattım ve görmem istikrarlı bir şekilde iyileşmeye başladı. Üçüncü haftanın sonunda artık 20/70 satırını değil de 20/15 satırını okuyabiliyordum. Sadece gözlerimi yanlış kullandığımda göz ağrılarım oluyordu.



Dr. Bates’e yaptığım ziyaretler çok etkili oldu. Yakın mesafede çalışırken önerdiği birçok metodu kullandım. Ancak yaklaşık üç ayın sonunda en küçük yazıyı okuyabiliyordum. Kitap okuyamadığım bu süre bana çok çok uzun gibi gelmişti. Fakat şu an, iki yıldır gözlüksüz yaşamanın olumlu etkilerini bilerek, bunu başarmak için çok daha uzun bir süre kitap okumadan geçirmeye razı olunabileceğini rahatlıkla söyleyebilirim.



Benimle aynı yaşta birçok insan çok daha kısa sürede bu sonucu alıyor. Kişinin ancak gözlüklerinden kurtulursa zihinsel becerilerini tam devreye alabileceği duygusu, gün geçtikçe içimde daha da çok kuvvetleniyor.

Şu an gün içinde bir saat, gece ise üç ya da dört saat yorulmadan kitap okuyorum. Geçmişte, yanımdan geçip giden insanların veya hareket ediyor gibi olan nesnelerin görüntüsü rahatsız ettiği için, yürürken bakışımı kaldırıma sabitliyordum. Şimdi ise, bütün bunları fark edip görmek büyük keyif veriyor.



İşimde, eskiden üç-dört saat çalıştıktan sonra kendimi çok yorulmuş hissederken artık dokuz saat sonra yorulduğumu hissediyorum. Başka bir deyişle, Dr. Bates’ in metodu beni 48 yaşındaki bir yaşlıdan 50 yaşındaki bir gence dönüştürdü. Hastane stajımı bitirdiğimden beri ilk defa mesleğimi uygulamaktan keyif alıyorum. Öğrencilerimin, talimatlarıma uydukları takdirde durumlarının iyileşeceğinden kesin eminim.



Normal görme yetisine kavuşmak için gerekli olan zamanı söylemek, kesinlikle hiçbir durumda olanaklı değildir. İnsanlar nasıl farklı saç renklerine sahip oluyor, farklı miktarlarda yemek yiyorlarsa aynı yaşta ve aynı görme bozukluğuna sahip insanlar da iyileşmek için farklı zamanlara ihtiyaç duyacaklardır. Kimisi hızlı sonuç alırken, kimisi de, aynı noktaya varmak için süreyi belirsiz olarak uzatır. Bu kişiler, bazen dvam edebilmek için sebat göstermeye ve öğretmenlerinin desteğine ihtiyaç duyarlar.’

E.F. Darling

Hidroterapi (Su terapisi) – Ferahlık ve Tazelenme Hissini Gözlerinize Yaşatın

Kendinize hazırladığınız rahat ortamınızda;
İki cam kap alın ve birine sıcak su, diğerine ise soğuk su doldurun. Yalnız sıcak su elinizi içine rahatça sokabileceğiniz kadar sıcak olmalıdır. Gözlerinizi yakacak kadar sıcak olmamalıdır. Soğuk suyu ise
musluktan doldurup içine 5-6 tane buz atın. Şimdi de iki tane küçük havlu alın ve birini sıcak su
kabına, diğerini de soğuk su kabına daldırıp biraz bekleyin. Yanınıza da çalışmanın sonunda
yüzünüzü kurulamak ve yüzünüze hafif hafif masaj yapmak için bir tane de kuru ve temiz havlu alın.

Şimdi sıcak su dolu kaptaki havluyu sıkıp düzleştirin ve iki gözünüzü, elmacık kemiklerinizi ve alnınızı örtecek şekilde yüzünüze koyun. Gözlerin üzerine ellerinizle baskı yapmadan, sadece havluyu yerleştirin. Derin
derin nefes alarak ve yavaş yavaş bu nefesi vererek havludan gözlerinize gelen ılıklığı hissedin ve
bu ılıklığın keyfini sürün. Yaklaşık 30 saniye havluyu tutun ve sırtınız, boynunuz dümdüz ve dik
olacak şekilde oturun. Bu çok ama çok önemlidir. İçinizden gözlerinizin her geçen gün daha parlak
gördüğünü ve rahat olduğunu belirten cümleler söylemeniz de gözlerinizi daha fazla rahatlatacaktır.

Şimdi de soğuk su kabının içindeki havluyu alın ve suyunu sıkıp havluyu düzleştirin. Havluyu daha önceki
gibi gözlerinizin üzerine yerleştirin. Yaklaşık 30 saniye beklettikten sonra, sıcak su kabındaki havluyu
alın ve sıktıktan sonra hiç beklemeden gözlerinizin üzerine yerleştirin. Yaklaşık 30 saniye bekleyin
ve soğuk su kabındaki havluya geçin.

Bu döngüyü toplam 5 dakika yapın. Her seferinde, gözlerinizdeki serinlik ve sıcaklık sonrasında oluşan rahatlamayı, ferahlamayı hissedin ve tadını çıkartın. Gözlerinizin her an daha iyi gördüğünü ve gittikçe gözlerinizin gevşediğini kendinize hatırlatan cümleler söyleyin.5 dakikalık süre dolduğunda, kuru olan
havluyla yüzünüzü kurularken göz çevresine hafif hafif masaj yapın. Gözlerinizi açtığınız zaman,
gözlerinizin ve göz çevresinin ne kadar rahatlamış ve özgürleşmiş olduğuna şaşıracaksınız.
Şimdi de 10 dakika kadar sessiz bir şekilde oturun ve etrafınızı bebeksi gözlerle seyredin.
Bir şey görmeye çabalamadan sadece seyredin. En ufak ayrıntıları bile seyredin ve
gözlerinizdeki ferahlığın ve rahatlamanın keyfini sürün.

Bu çalışmanın amacı; gözlerde biriken ve atılmayan zararlı maddelerin ve ölü hücrelerin boşaltım sistemine geçmesini sağlamak ve bu işlemi hızlandırmaktır. Ayrıca göz yuvarlağının dışındaki faydalı maddelerin, vitaminlerin, besin maddelerinin de göz yuvarlağına geçmesini sağlamak ve bu işlemi hızlandırmaktır.
Ayrıca bu çalışma sonucunda, göz merceğinin yumuşaması ve böylece göz merceğinin odaklanma mekanizmasının tekrar faaliyete geçmesi sağlanmaktadır. Ayrıca en büyük faydası da
gözlerinizdeki gerginlik, stres, gerilim ve kasılmaları yok etmesidir. Gözlerinizden
kaynaklanan baş ağrılarınız bir haftalık düzenli uygulamadan sonra, yavaş yavaş kaybolacaktır.
Deneyin ve kendiniz görün. Günde en az iki kez bu 5 dakikalık muhteşem ferahlık deneyimini yaşayın…

Palming Çalışması -Karanlığın Getirdiği Netlik

Şimdi ellerinizi birbirine sürterek iyice ısıtın, parmaklarınıza biraz masaj yapın. Parmaklarınızdaki ve ellerinizdeki gerginliği gevşetin. Biraz da omuzlarınızı, kollarınızı hareket ettirerek bu bölgelerdeki gerilimleri de gevşetin. Boynunuzu ve başınızı da hareket ettirin ve rahatlatın. Şimdi de sırtınızı gevşetecek birkaç hareket yapın
ve vücudunuzun kalça yukarısında kalan bölgelerinin iyice gevşediğinden ve rahatladığından emin
olduktan sonra rahat ve dik bir biçimde bir koltuğa oturun.

Oturduğunuz yer karanlık bir yer olursa, bu çalışma çok daha verimli olur. Ellerinizi iyice birbirine sürterek ısınmalarını sağlayın. Önünüze bir masa ve masanın üzerine de yüksek bir minder koyun. Bunun sebebi; kollarınızın yorulmamasını ve ağrımamasını sağlamaktır. Boynunuzu da dik tutacak şekilde, uygun y
ükseklikte bir minder koyun. Bu minderin üzerine dirseklerinizi koyun. İyice ısınmış olan ellerinizi,
avuç içleriniz gözlerinizi karanlıkta bırakacak şekilde gözlerinizin üzerine koyun. Avuç içlerinizi
yuvarlak şekle getirdikten sonra gözlerinizin üzerine yerleştirin. Elleriniz göz yuvarlaklarınıza
ve yüzünüzdeki kemiklere kesinlikle baskı yapmamalıdır. Tam anlamıyla bir pamuk yığınını
gözlerinizin üzerine yerleştirmişsiniz gibi hiçbir baskı olmadan ve tamamen karanlık olacak
şekilde ellerinizi yerleştirin ve bu karanlığı mümkün olduğunca uzun bir süre seyredin.
İsterseniz yarım saat, isterseniz 1 saat, isterseniz daha da uzun bir süre yapabilirsiniz.

Sadece karanlığı seyrederek zihninizi sakinleştirin. Dışarıdaki her şeyin simsiyah olduğunu hayal edin. Evlerin, arabaların, denizlerin, gökyüzünün, kısacası her yerin ve her şeyin simsiyah olduğunu düşünün. Derin derin
ve sakin bir biçimde nefes alarak dikkatinizi bedeninizde gezdirin. Bunu ne kadar uzun süre yaparsanız
o kadar faydasını görürsünüz. Bitirmek istediğinizde, ellerinizi indirin fakat gözlerinizi açmayın.
Bir süre de bu şekilde bekledikten sonra gözlerinizi açın ve aydınlık bir yere geçerek etrafınızı
çocuksu gözlerle seyredin ve görüşünüzün ne kadar netleştiğine şaşıracaksınız.

Güneşin Gözlerinize Ne Kadar İyi Geldiğini Biliyor Musunuz?

Önemli bir nokta daha var. Bu çalışmaya başlamadan önce bir süre mutlaka palming yapılmalıdır. Daha sonra doğrudan güneş ışığı alabileceğiniz bir mekana geçin. Bu mekan, balkon ya da evinizin bahçesi olabilir.
Gözlerinizi kapatın ve yüzünüzü güneşe doğru dönün. Temel yaşam kaynağı olan güneşten faydalanın.
Güneş ışınlarının çok dik geldiği 11:00 ile 15:00 arasında bu çalışmayı yapmayın, sadece bu saatlerin
dışındaki saatlerde yapın.

Şimdi bu durumdayken, yani yüzünüz, teninizi okşayan güneşe dönükken, sağ elinizin avuç içiyle sağ gözünüzü ışık gelmeyecek şekilde kapatın. Başınızı önce yavaş yavaş sağa doğru çevirin, sonra da sola doğru çevirin. Yalnız, çeneniz tam olarak 180 derece omzunuzun üzerine gelecek şekilde başınızı döndürün.
Bunu 2-3 dakika yaptıktan sonra sağ elinizi indirip, sol elinizle sol gözünüzü kapatın ve yine
aynı başı döndürme hareketini 2-3 dakika yapın. Daha sonra da,iki eliniz aşağıda olacak
şekilde, yani ellerinizle herhangi bir gözünüzü kapatmadan da bir kaç dakika
başınızı sağa sola çevirme hareketini yapabilirsiniz. Bu arada gözlerimiz hep
kapalı duruyor. Bu çalışmaya en azından sabah ve akşam 5’er dakika ayırmalısınız.

Bunu yaparken gözlerimize neler oluyor bir bakalım: Yüzünüz tam güneşe doğru dönükken gözbebeğiniz daralır, yüzünüz güneşten uzaklaştıkça ise gözbebeğiniz genişler. Böylece gözbebeğiniz bir daralır bir genişler. Lensiniz daha esnek ve aktif hale gelmeye başlar. Görüşünüz daha parlak olmaya başlar. Göz yuvarlağınızın büyük bir kısmı uyarılır ve güneşteki yararlı ışınları almış ve gözlerinizi beslemiş olursunuz. Bu çalışmayı
5 dakika yaptıktan sonra, daha az ışık alan bir yere geçin, hatta karanlık bir yer olması daha iyi
olur. Hemen palming çalışmasına başlayın. Bitirdikten sonra gözlerinizi sakince açın ve
etrafınızı seyredin. Gözlerinizdeki sakinleşmeyi, dinginliği ve canlılığı hissedebilirsiniz.

ayrıca yaban mersini, havuç gibi besinler göz içi kılcal damarları besler gözü yenileme özelliğine sahiptir.

DİN'E DAVETİN ÜCRETİ OLMAZ...


DİN'E DAVETİN ÜCRETİ OLMAZ...

DİN TÜCCARLARI
*hidayeti verdiler, karşılığında dalâleti satın aldılar.
*Cenneti verdiler; cehennemi satın aldılar.
*İzzeti verip zilleti satın aldılar.
Sonunda her iki dünyada zararlı çıktılar!!!!!

"Dünyevîleşmiş tip" dediğimiz insanın, tüm zamanlar ve mekânlarda bir tek dini vardır:
"Madde, para, ekonomi..."
Dünyevîleşmiş insan tipinin dini imanı:
"para, kitabı çek koçanı, mâbedi bankadır."
Dünyevîleşmiş tip;
dindarsa dinini,,
ideolojisi varsa ideolojisini,,
dâvâsı varsa dâvâsını her fırsatta paraya çevirmenin yollarını arar!!!!!
Karun'laşmış ve Bel'amlaşmış bu tipler;
"ALLAH RIZASI,, HİZMET,,TEBLİĞ,,DAVET,, İHLAS,, CİHAD,, BEREKET,,TEKBİR" gibi dinin kavramlarını çok rahat kullanarak insanları SÖMÜRÜRLER!!!!!
Menfaatini dininden, imanından, dâvâsından önde tutar.!!!!!
Bunlar çıkarı neyi gerektiriyorsa o boyaya giren bukalemundur.!!!

“İşte onlar, hidayete karşılık dalâleti satın alanlardır. Ancak, onların bu ticareti kazançlı olmamış ve kendileri de doğru yola girememişlerdir.” (Bakara, 16)

*************

"Sizden herhangi bir ücret istemeyen kimselere tâbi olun!!!
onların sözlerine kulak verin!!!
çünkü onlardır hidâyete (doğru yola) ermiş kimseler."
(Yâsin, 21)




*İşte Allah'ın hidayet verdikleri bunlardır; öyleyse sen de onların bu hidayetlerine uy. De ki: 'Ben bunun için sizden bir ÜCRET istemiyorum. O (Kur'an), alemlere bir 'öğüt ve hatırlatmadan' başkası değildir. En’âm/90
*Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden hiç bir ÜCRET istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Akıl erdirmeyecek misiniz? Hûd/51
*De ki: 'Ben buna karşılık, Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen (insanlar olmanız) dışında sizden bir ÜCRET istemiyorum. Furkân/57
*SİZDEN ÜCRET İSTEMEYENLERE UYUN, onlar hidayet bulmuş kimselerdir. Yâsîn/21""


BELAM KİMDİR?

BELAM KİMDİR? 

Firavunun yaptığı her işi dinen meşru/caiz gösteren kişidir. Bel’am, dünyevî çıkar ve hesaplar için Allah’ın dinini tahrif eden bir ilim ve din adamıdır. Mevcut sistemlerine ve yöneticilere yaranmak maksadıyla Allah’ın hükümlerini çiğneyen ve asıl gayesinden saptıran kimseleri temsil etmektedir.İnsanları Allah (c.c.) adını kullanarak aldatan, hevâ ve heveslerini tatmin için Tevhid akîdesini tahrip eden kişilerdir. İlimlerini gerçeği çarpıtmak için kullanırlar ve insanları bu yolla ikna etmeye çalışırlar.

Firavunun dinini destekler.Musa 'yı halkın karşısında küçük düşürüp aşağılanması için uğraşan gerektiğinde öldürülmesini öğütleyen kişiler veya kurumlardır.

Belamlık bitmiş değildir. Geçmişte ve günümüzde hâlâ varlıklarını sürdürmektedirler. Devletlerin yaptığı bütün işleri meşru göstermek için varolmuşlardır.

Onlara, o kimsenin haberini de oku ki, biz kendisine âyetlerimizi vermiştik de o, bunlardan sıyrılıp çıkmış, derken şeytan onu arkasına takmış, nihayet azgınlardan olmuştu. Eğer dileseydi, onu bu (âyetler)le yükseltirdik. Fakat o yere saplandı, hevâsına/arzusuna uydu. Artık onun sıfatı o köpeğin hâli gibidir ki, üstüne varsan dilini sarkıtıp solur, yahut kendi hâline bıraksan yine dilini uzatıp solur. İşte âyetlerimizi yalan sayanlar gürûhunun sıfatı budur. Artık sen kıssayı onlara anlat. Belki iyice düşünürler." (araf 175-177)

Ey iman edenler! Hahamların ve ruhbanların birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla yiyorlar ve Allah’ın yolundan alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele. (tevbe 34)

KURANDA MİRAÇ-İSRA YÜRÜYÜŞÜ



Peygamberimizin miraca çıktığı ile ilgili rivayetsel bilgi çerçevesinde Kuran okumaları yüzünden İsra suresi hep yanlış anlaşılmıştır. İsra suresi ve Necm suresi miraca delil olarak sunulmuştur. Bu surelerin miraç olayına delil olmadığını aksine başka bir olayı anlattığını vurgulayacağım.

Bir konuda kurandan delil sunmak istiyorsanız kuranda o kelimenin geçtiği tüm ayetleri gözden geçirmeli ve bütün ayetlerden bir sonuç çıkarmak istiyorsanız tüm ayetleri baz almanız gerekmektedir. Kuranı kurandan sorgulamak; ilgili ayetlerin tümünü göz önüne almaktır. Aksi takdirde kuranın bahsettiğini değil kendi görüşünüzü savunmuş olursunuz.

Kuranda ''İsra, esri = gece yürüyüşü '' demektir. Gece yürüyüşüyle ilgili tüm ayetleri göz önüne almak ve tüm bulunan ayetleri okumak gerekir. Okunduğu zaman gece yürüyüşü yapan iki peygamber olduğunu göreceksiniz. Birincisi Lut peygamber, ikincisi Musa peygamberdir.

Lut peygamberle ilgili olan ayetler; hud 81, hicr 65 ilgili ayetlere göz atmanızı isterim.

Musa peygamberle ilgili olan ayetler; tâhâ 77, şuarâ 52, duhan 23, isra 1 ilgili ayetlere göz atmanızı isterim.

Lut peygamberin ve onunla beraber olanları gece yürüyüşü yapıp yola çıkması geride kalanların helak olacak olmasındandır. Geride kalanların helâk olması birer âyettir. Ama Lut peygamber ve kavmine geriye bakmaması önerilmiştir. Ayetlerin gösterilmesi durumu söz konusu değildir.

Musa peygamberin ve kavminin gece yürüyüşü yaparak yola çıkması, firavundan ve askerlerinden kaçmaları ve bu yürüyüş içerisinde bir takım mucizevi olaylarla karşılaşmış olmaları birer ayettir. Ayetlerin insanlara gösterilmesi söz konusudur.

Şimdi Musa peygamberle ilgili olan ayetleri göz önüne alalım;

-----------------------------
-Ve andolsun ki Biz, Musa'ya vahyettik ki: “Kullarımla GECE ÇIKIP YÜRÜ ! Sonra da asanla vurarak onlar için denizde kuru bir yol aç! Firavunun size yetişmesinden korkma ve endişe etme!” (taha 77)

-Bunun üzerine Firavun, askerleri ile birlikte onların peşine düştü. Deniz onları gömüp boğuverdi. (taha 78)

-------------------------------

- Musa'ya: Kullarımı GECE YÜRÜYÜŞÜ için yola çıkar; çünkü takip edileceksiniz, diye vahyettik. (şuarâ 52)

- Firavun da şehirlere toplayıcılar gönderdi (şuarâ 53)

- Dedi ki, “Bunlar pek az ve önemsiz bir topluluktur.Fakat bizi öfkelendiriyorlar.Ama biz uyanık ve tedbirli bir topluluğuz.” (şuarâ 54, 55, 56)

- Ama biz Firavun ve adamlarını bahçelerden, pınar başlarından, hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık. (şuarâ 57, 58, 59)

- Böylece Firavun ve ordusu güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular. (şuarâ 60 )

- İki topluluk birbirinin görüş alanına girince, Mûsâ’nın arkadaşları:
'Kesinlikle bize yetişecekler, yakalanacağız' dediler. (şuarâ 61)

- "Hayır" dedi. "Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir." (şuarâ 62)

- Bunun üzerine Mûsâ’ya, “Asan ile denize vur” diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi. (şuarâ 63)

- Ve diğerlerini/firavunun adamlarını oraya yaklaştırdık. Mûsâ'yı ve onunla berâber bulunanların hepsini kurtardık.Sonra diğerlerini/firavunun ve adamlarını boğduk. (şuarâ 64, 65, 66)

- Muhakkak ki bunda gerçekten ÂYET/MUCİZE/DELİL vardır. onların çoğu iman etmediler. (şuarâ 67)

-----------------------------------

- Ve andolsun ki Biz, onlardan önce firavun kavmini de imtihan ettik. Ve onlara da kerim bir resûl/Musa gelmişti. (duhân 17)

- ''Ey Allah'in kullari! Bana gelin, dogrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Allah'a karşı ululuk/büyüklük taslamayın. Çünkü ben size apaçık bir delil getiriyorum.Şüphesiz ki ben, beni taşlamanızdan, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığındım'' (duhân 18, 19, 20 )

- Eğer bana inanmıyorsanız artık benden uzaklaşın.Bunun üzerine: “Bunlar günahkâr bir kavimdir.” diye, Rabbine dua etti.(duhân 21, 22)

- Öyleye GECE YÜRÜYÜŞÜ YAPMAK ÜZERE kullarımla yola çık! Muhakkak ki siz takip edileceksiniz. (duhân 23)

- Denizi açık bırak, Çünkü onlar ordu halinde gelip boğulacaklar. (duhân 24)

- Onlar geride neler bırakmışlardı: Bahçeler, pınarlar, ekinler ve yüksek makamlar, zevk ve sefasını sürdükleri nice nimetler (duhân 25, 26, 27 )

- İşte böyle! Onları başka bir topluma miras bıraktık. (duhân 28)

- Ve onlara, içinde apaçık imtihan olan ÂYETLER/MUCİZELER verdik. ( duhân 33)

------------------------------------

- ÂYETLERİMİZİ göstermek için, kulunu geceleyin Mescid-i Haram'dan, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya
GECE YÜRÜTEN Allah, Sübhan'dır. Muhakkak ki O, en iyi işiten, en iyi görendir. (isrâ 1)

- VE Mûsâ’ya Kitab’ı verdik ve onu, “Benden başkasını vekil edinmeyin” diyerek, İsrailoğullarına bir rehber yaptık.

(isrâ 2)

------------------------------------

Gördüğünüz üzere gece yürüyüşü yaparak yola çıkan Musa peygamber ve kavmi âyetler/mucizeler gösterilmesi için yola koyuluyorlar. Denizin yarılması, firavunun ve askerlerinin boğulması birer âyettir. Musa peygamber Mescidil Aksaya yolculuk ettiği ve kavmiyle beraber oraya doğru yol kateddiği bilinmektedir. İsra suresi ayetini tekrar bu ayetlerle okuduğumuzda ayetleri göstermek için yola çıkan kulun Musa peygamber olduğunu ve kavmiyle beraber yola çıktığını ayetlerin denizin yarılması ve firavunun boğulması olduğu görülüyor.İsra suresi birinci ayette ''KULUNU'' ifadesi geçmesine rağmen bunu parantez içi veya direk olarak Muhammed peygambere yormuşlardır. Halbuki İsra suresi ikinci ayet Musa peygamberden bahsetmektedir. Duhan suresi, Şuara suresi , Taha sureside Musa peygamberin bu olayı gerçekleştirdiğini vurgulamaktadır.
Mescidil haram Kuranın tümünde Mekkede bulunan yer olarak görünmektedir. Musa peygamberin Mescidil Haramda konaklamış yada uğramış olma ihtimali vardır. Bu konuda tam bilgi sahibi değilim ama araştırılması gerektiğine inanıyorum.

-------------------------------------------

şimdi gelelim miraçla ilgili delil getirilen Necm suresine

- Kaybolduğu zaman yıldıza andolsun.Arkadaşınız/Muhammed peygamber sapmadı ve azmadı. (necm 1,2)

- O, arzusuna göre de konuşmaz.Sadece O'na vahyolunan vahiydir. (necm 3,4)

- O'na çok şiddetli ve kudretli olan/Cebrail öğretti. (necm 5)

- O/Cebrail, kuvvet ve azamet sahibi öylece ufkun en yüksek ufukta istiva etti/yöneldi. (necm 6, 7)

- Sonra yaklaştı ve ardından indi/sarktı.Böylece iki yay mesafesi kadar, hatta daha yakın oldu. (necm 8, 9)

- Böylece O'nun kuluna vahyedeceği şeyi vahyetti. (necm 10)

- Gönlü, gördüğünü yalanlamadı. (necm 11)

- Hâlâ gördüğü şey hakkında onunla tartışıyor musunuz? (necm 12)

- Ve andolsun ki, onu/Cebraili başka bir inişinde de gördü. (necm 13)

- En son ağacın yanında. (necm 14)

- Barınacak bahçe onun yanındadır. (necm 15)

- O zaman kuşatıp sarıyordu ağacı kuşatıp saran (necm 16)

- Bakışı kaymadı ve haddi aşmadı. (necm 17)

- Andolsun ki o, Rabbinin büyük âyetlerinden gördü. (necm 18)

-------------------------------------------

Necm suresinde Muhammed peygamberin bulunduğu konumun dünyada olduğunu ve Cebrail aleyhisselamın bir inişle ona yöneldiğini görüyoruz. Onu gerçek görüntüsüyle gördüğünü ve bununla beraber birçok ayetleri gördüğünü tahmin ediyoruz. Bakın yükselmek söz konusu değil Cebrail aleyhiselamın inişi söz konusudur.

Ayrıca İsra suresinde Muhammed peygamberden göğe yükselmesini (bkz isra 93) istiyorlar. Muhammed peygamberimiz aynı ayette ben insan peygamberden başka bir şey miyim ? demiştir. İsra suresi 59. ayette de mucize/ayet gönderilmesinden alı koyan şeyin inkar etmelerini değiştirmeyecek olmaları vurgulanmıştır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR... SELAM VE DUA İLE...

7 Şubat 2016 Pazar

TASAVVUFTA VAHDEDİ VÜCUT NEDİR?

Muhyiddin İbn Arabî, Fütûhat-ı Mekkiye ve Fûsusu'l-Hikem'inde; Sühreverdî, Heyâkilu'n-Nur'da ve daha başkaları pek çok kitapta, "Sen, ben her şey hayalât, sadece Allah var." gibi sözleri ve benzerlerini tekrar eder dururlar.

Tasavvuf erlerinden birçok kişi Alah(c.c.) ı bu şekilde tanımlar. sadece Allah(c.c.) var ondan başka birşey yok derler. halbuki kuran bu konuya oldukça net bir cevap vermiştir. bakalım o cevap ne?


Sen Allah ile beraber başka bir ilaha ibadet etme. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. Onun zatından başka her şey yok olacaktır. Hüküm yalnızca O'nundur ve kesinlikle O'na döndürüleceksiniz. (kasas 88)


Ortada yok olacak olan birşey varsa bu Allah(c.c.) ın zatı değildir. Allah(c.c.) diridir, bakidir, ebedidir, sonsuz güç ve kudret sahibidir. onun zatı ölümsüzdür. nasıl olurda ölümlü insanlar hatta tüm ölümlüler ve Allah(c.c.) ın yaratıkları kendilerini Allah(c.c.) ın zatı sayarlar. ölümsüzler mi kudret ellerinde mi ki böyle konuşuyorlar? bakın Allah(c.c.) ın zatına ve onun yarattıklarının zatına...


Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. (ali imran 185)

Ölümü tadacak olan canlılar Allah(c.c.) mıdır? haşa o bundan münezzehtir. çünkü Allah(c.c.) ın zatı aşşağıdaki ayette bellidir;


Allah kendisinden başka hiçbir ilah olmayandır. diridir, kayyumdur. Onu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey onundur. İzni olmaksızın onun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar onun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. Onun kürsüsü bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. (O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir.) Gökleri ve yeri koruyup gözetmek ona güç gelmez. O, yücedir, büyüktür.(bakara 255)


Allah(c.c.) eksikliklerden münezzehtir. nasıl olurda Allah(c.c.) ı kendileriyle bir tutarlar?

Göklerde ve yerde bulunan canlılar ve melekler büyüklük taslamadan Allah'a boyun eğerler. (nahl 49)


Madem bu canlılarda Allah(tövbe haşa) neden o zaman boyun eğiyorlar? Allah(c.c.) tır mutlak güç sahibi ve övülmeye layık olan.


Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler. (nahl 61)


Ayet gösteriyor ki yok olan ve yok olmaya mahkum olan her şey sadece Allah(c.c.) ın muhteşem eserleridir.yok olmaya mahkum olan canlılar Allah(c.c.) olamazlar. bunlar acizdirler sadece kuldurlar.

Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacaktır. (rahman 26)

Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır. (rahman 27)

Rahman ayetinde de belirtildiği gibi yok olan ve ceza yada mükafat verilen, kul olan, Allah(c.c.) ın yarattığı hiçbir mahlukat Allah(c.c.) değildir. çünkü onlar yok olacak sadece Allah(c.c.) kalacaktır.

Allah(c.c.) bazı kullarına cehennemi vadediyor. şimdi bu kullar tövbe haşa Allah(c.c.) sa, Allah(c.c.) kendi kendini mi cezaya çarptırıyor. yani bu anlayış kuranın tüm içeriğini yıkar ve parçalar niteliktedir ve çok büyük bir şirktir.


Allah(c.c.) hakkında bu sözü söyleyenler ya açıp kuranı okumamışlardır yada bile bile haktan uzaklaştırmak için Rabbin sözünü değiştirmek istiyorlardır. bu hatalara düşmemenizi ve kuranı hakkıyla okumanızı tavsiye ederim. selam ile..

DİNİ ALLAH'A HAS KILMAK NEDİR?

O, sizi karada ve denizde gezdirip dolaştırandır. Öyle ki gemilerle denize açıldığınız ve gemilerinizin içindekilerle birlikte uygun bir rüzgarla seyrettiği, yolcuların da bununla sevindikleri bir sırada ona şiddetli bir fırtına gelip çatar ve her taraftan dalgalar onlara hücum eder de çepeçevre kuşatıldıklarını (batıp boğulacaklarını) anlayınca dini Allah'a has kılarak "Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan, mutlaka şükredenlerden olacağız" diye Allah'a yalvarırlar. (yunus 22)



Gemiye bindikleri zaman dini Allah'a has kılarak O'na dua ederler. Onları kurtarıp karaya çıkardığı zaman ise bir de bakarsın ki, Allah'a ortak koşuyorlar. (ankebut 65)



De ki: "Rabbim adaleti emretti. Her secde yerinde yüzlerinizi (ona) doğrultun. Dini Allah'a has kılarak ona ibadet edin. Sizi başlangıçta yarattığı gibi (yine ona) döneceksiniz." (araf 29)




De ki: "Ben dinimi Allah'a has kılarak sadece O'na ibadet ediyorum." (zümer 14)
De ki: "Şüphesiz bana, dini Allah'a has kılarak O'na ibadet etmem emredildi." (zümer 11)


(Ey Muhammed!) Şüphesiz biz o Kitab'ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah'a has kılarak O'na kulluk et. (zümer 2)



dini Allah(c.c.)ı has kılarak dua etmek çok önemlidir. Allah(c.c.) ayetlerinde dini Allah(c.c.) a has kılarak duanın nasıl yapılacağınıda söylüyor gemi örneğindeki gibi. yani aslında o şekilde dua etmemizi emrediyor. sadece Allah(c.c.) dan istemek ondan başkasından istememek gerekiyor.yalnızca ona dua etmek ve yalnızca ondan yardım dilemek oluyor. ondan başkasına dua etmemiz dini şirke batırır. en güzel dua yalnızca Allah(c.c.) a yapılan duadır. yani dini Allah(c.c.) a has kılarak yapılan duadır. gemidekiler korkularından ve öleceklerini anlayınca kurtar bizi ya rab diyerek yakarırcasına sadece ona dua ediyorlar. işte bu şekilde yapılan dua ve ibadetler ancak dini Allah(c.c.)a has kılmaktır.

karaya çıktıklarında şirke batıyorlar, sözlerinden dönüyorlar, bozguncu oluyorlar. başka bir ayette de şu şekilde belirtir;


Şüphesiz biz, Allah ile beraber başka ilah edinen alaycılara karşı sana yeteriz. İlerde bilecekler. (hicr 96)


Allah ile birlikte başka bir tanrı edinme, yoksa kınanmış ve yalnızlığa itilmiş olarak kalırsın. (isra 22)


Bunlar, Rabbinin sana vahyettiği bazı hikmetlerdir. Allah ile birlikte başka ilah edinme. Sonra kınanmış ve Allah'ın rahmetinden kovulmuş olarak cehenneme atılırsın. (isra 39)


Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun! (şuara 213)



ayetlerde görüldüğü üzere Allah(c.c.) ile beraber başka rabler edinmeyin diyor. Allah(c.c.) var. onunla birlikte başka bir ilah edinmekten bahsediyor. Allah(c.c.) ı rab edinmişsin ama ondan başka rablerde edinmişsin. işte bu tür ibadetler şirke batmış ibadetlerdir. Allah(c.c.) dan başkasından yardım dilemek şefaat beklemek geçersizdir. kişiyi ancak küfre götürür. Allah(c.c.) ancak kendine kulluk etmemizi emreder. kul olanı , kul olana kul eylemez. Allah(c.c.) Rahman ve Rahimdir. Mutlak güç sahibidir. yalnızca ondan yardım dilemeliyiz. dini Allah(c.c.) a has kılmak istiyorsak mutlaka bu şekilde davranmamız gerekir. SELAM VE DUA İLE...

SÜNNETULLAH KAVRAMI ÜZERİNE

Sünnetullah : Allah(c.c.) ın kanunu demektir.
Allah(c.c.) ın kanunları değişmez.
Allah(c.c.) vaadinden(vaad ettiği şeylerden) dönmez.
Allah(c.c.) ol dediği zaman olmayacak hiçbirşey yoktur.
Allah(c.c.) sözünden dönmez.

Kuran-ı Kerimde Allah(c.c.) ın sünnetullahında değişme vede sapma bulamazsın sözü zikredilir.. Burda söz edilenin fizik yasaları yada yerçekimi yasaları gibi değerlendirenler vardır. Yaratması değişmeze getirirler.Allah(c.c.) OL dediği zaman ne fizik kanunları nede kimya kanunları geçerli olur(örneğin Musa peygamberin asayı yılana çevirmesi, denizi yarması, İbrahim peygamberin ateşte yanmaması, İsa peygamberin mucizeleri, mağara arkadaşlarının 309 seneyi 1 gün gibi yaşamaları v.s)  .
Kuran-ı Kerim de zikredilen/HATIRLATILAN  SÜNNETULLAH geçen ayetlere göz atarsak  durumu daha net anlarız.. ayetlerin öncesi ve sonrasınıda yazıyorumki net anlayalım. 
-------------------------------------------------------------------

Bilesiniz ki, Allah'ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. (yunus 62)

Onlar iman etmiş ve Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlardır. (yunus 63)

Dünya hayatında da, ahirette de onlar için müjde vardır. Allah'ın sözünde hiçbir DEĞİŞME yoktur. İşte bu büyük başarıdır. (yunus 64)


-----------------------------------------------------------------------

Kim bu dünyada körlük ettiyse ahirette de kördür, yolunu daha da şaşırmıştır. (isra 72)

Onlar, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı uydurman için az kalsın seni ondan şaşırtacaklardı. (Eğer böyle yapabilselerdi) işte o zaman seni dost edinirlerdi. (isra 73)

Eğer biz sana sebat vermiş olmasaydık az kalsın onlara biraz meyledecektin. (isra 74)

İşte o zaman sana, hayatın da, ölümün de katmerli acılarını tattırırdık. Sonra bize karşı kendine hiçbir yardımcı bulamazdın. (isra 75)

Seni o yerden sürüp çıkarmak için neredeyse seni sıkıştıracaklardı. Bunu yapabilselerdi senin ardından orada pek az kalırlardı(yokolurlardı). (isra 76)

Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimiz hakkındaki kanun böyledir. Bizim kanunumuzda/SÜNNETULLAHIMIZDA hiçbir değişme bulamazsın. (isra 77)

isra suresinde geçen sünnetullahın enam 112. ayette geçen her peygambere mutlaka düşman olan insanların ve cinlerin var olacağıdır.

 biz her Peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. (bkz enam 112) 

 ------------------------------------------------------------------------------------------------
Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ve Medine'de kötü haberler yayıp ortalığı karıştıranlar  vazgeçmezlerse, elbette seni onların üzerine gitmeye teşvik edeceğiz. Onlar da orada lanete uğramış kimseler olarak seninle pek az süre komşu kalacaklardır. Nerede bulunurlarsa, yakalanırlar ve yaman bir şekilde öldürülürler. (ahzab 60,61)

Daha önce gelip geçenler hakkında da Allah'ın kanunu böyledir. Allah'ın kanununda asla değişme bulamazsın. (ahzab 62)

kötülük yapan peygambere karşı çıkan herkesin peygamberleri öldürmek isteyecekleri,  hak- batıl savaşının mutlaka var olacağı ve doğrunun her zaman galip geleceği Allah 'ın sünnetullahıdır. 
----------------------------------------------------------------------------------------------------
Allah'ın, kendisine farz kıldığı şeyleri yerine getirmesi konusunda peygambere bir darlık yoktur. Daha önce gelip geçen peygamberler hakkında da Allah'ın kanunu böyledir. Allah'ın emri kesinleşmiş bir hükümdür. (ahzab 38)

 --------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Müşrikler, eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse, ümmetlerden herhangi birinden daha çok doğru yol üzere olacaklarına dair en güçlü şekilde Allah'a yemin etmişlerdi. Fakat onlara bir uyarıcı gelince, bu ancak onların nefretlerini artırdı. (fatır 42)

Yeryüzünde büyüklük taslamak ve kötü tuzak kurmak için böyle davranıyorlardı. Oysa kötü tuzak, ancak sahibini kuşatır. Onlar ancak öncekilere uygulanan kanunu bekliyorlar. Sen Allah'ın kanununda hiçbir değişiklik bulamazsın. Sen Allah'ın kanununda hiçbir sapma bulamazsın. (fatır 43)

Tüm helak olan kavimlere helak edilmeden önce mutlaka bir uyarıcı, doğruya yönlendirici mutlaka gelmiştir bu Allah ın kanunudur. Gelen peygambere uyanlar kurtulmuş ,uymayanlar helak olmuşlardır. Öncekilerin başlarına gelenler bunlardır ve bu kanunu bekledikleri söylenmektedir.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

İnkar edenler sizinle savaşsalardı, arkalarını dönüp kaçarlar, sonra da ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilirlerdi. (fetih 22)

Allah'ın ötedenberi işleyip duran kanunu budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın. (fetih 23)

 ---------------------------------------------------------------------------------------------------------


Peygamberleri onlara apaçık deliller getirince, sahip oldukları bilgi ile şımardılar (ve onları alaya aldılar). Sonunda alaya almakta oldukları şey kendilerini sarıverdi. (mümin 83)

Azabımızı gördükleri zaman, "Yalnız Allah'a inandık; O'na ortak koşmakta olduğumuz şeyleri inkâr ettik" dediler. (mümin 84)

Fakat, azâbımızı gördükleri zaman inanmaları, kendilerine fayda vermedi. Bu, Allah'ın kulları hakkında eskiden beri yürürlükte olan kanunudur. İşte orada inkârcılar hüsrana uğradılar. (mümin 85)


 ------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. (bakara 183)
 ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü'minler, "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki Allah'ın yardımı pek yakındır. (bakara 214)

 ------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. sizden önce kendilerine kitap verilenlere de, size de "Allah'a karşı gelmekten sakının" diye tavsiye ettik. Eğer inkar ederseniz, (bilin ki) göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. Allah zengindir, övülmeye layıktır. (nisa 131)

 ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Andolsun, sizden önceki nice nesilleri peygamberleri, kendilerine apaçık deliller getirdikleri halde (yalanlayıp) zulmettikleri vakit helâk ettik. Onlar zaten inanacak değillerdi. İşte biz suçlu toplumu böyle cezalandırırız.(yunus 13)

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Andolsun, biz size açıklayıcı âyetler, sizden önce gelip geçenlerden bir misal ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için bir öğüt indirdik. (nur 34)


Allah ' ın sünnetullahı dünyanın düzeni olsaydı eğer bu düzenin yok olmaması gerekir. Çünkü Allah 'ın sünnettullahı değişmez. Allah özellikle tüm bu yaratılanların belli bir vakte kadar devam edeceğini ve sonu olduğunu dile getirmiştir. Değişim geçirecek herşey Allah 'In sünneti olamaz. 


Allah 'ın değişmez kanunları tüm topluluklara uyguladığı kanunlardır.Bu kanunların fizik yasaları yada kimya yasaları olmadığı açıktır. Bunu dile getirenler Allah' ın yaratma kudretini küçümsemektedir. Halbuki Allah(c.c.) ın dileyipte olmayan hiçbirşey yoktur.

ÇIKARDIĞIM SONUÇ ŞUDUR Kİ

1- Allah, her kavme kendi dilinden, kendi ırkından, kendi cinsinden birini resul/uyarıcı/peygamber olarak gönderir.(enam 130, ibrahim 4)
2- Allah, uyarmadığı hiçbir kavmi cezalandırmaz.Fıtratlarını bozdukları için onların üzerine uyarıcılar gönderir. (şuara 208, rad 11, enam 131)
3- Her peygamberin mutlaka düşmanları var olacaktır.(enam 112)
4- Gelen peygamberin uyarısına kulak verip iman edenler helaktan kurtulacaklardır. (bakara 5, nisa 13, tevbe 20, nur 52)
5- Gelen peygamberi yalanlayanlar, peygamberi öldürenler helak olacaklardır.(isra 75, enam 21,yunus 17, yunus 69, )
6- Tüm peygamberler uyarıcılar ve müjdeciler olarak gelirler. (kehf 56, enam 131)
7- Fıtratını bozmamış, insanlığını kaybetmemiş olanlara peygamber gelmez.Peygamber; fıtratını bozmuş toplumlara, tekrar fıtratlarını hatırlatmak, uyarmak ve geri fıtratlarına dönmeleri için uyarır. (rad 11, rum 30, rad 25)
8- Gerçeği yalanlayanlar/kafirler, inananlara karşı maglup olacaklardır. (fetih 22, ahzab 60, ahzab 61, yunus 17, yunus 69, enfal 65)
9- Gerçeği savunanlar/iman edenler ve iyiler galip geleceklerdir. (nur 52, maide 56)
10- Peygamberler ve getirdikleri din İslam galip gelecektir. (maide 56, saffat 173, mücadele 21)
11- Allah, aklını kullanmayanlara ceza verir. (yunus 100)
12- Tuzak kuranların tuzakları ancak sahibini kuşatır/onlara isabet eder. (fatır 43)
13- Zalimlerden başkası helak olmaz. (enam 47)
14- İnkar edenler, inkarından vazgeçip tövbe ederlerse geçmiş günahları bağışlanır. (enfal 38)
15- İnkar edenler, inkarlarında devam ederlerse helak olacaklardır. (enfal 38)
16- Nefsini temizleyenler, pislik bulaştırmayanlar kurtuluşa ermiştir. (ala 14, şems 9, tegabun 16)



SELAM VE DUA İLE...